AYM Bireysel Başvuru Süresi Ne Kadardır?
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, Türkiye’de vatandaşların anayasal haklarını korumak için başvurabileceği bir yoldur. Bireysel başvuru, vatandaşların anayasal haklarının ihlal edildiği durumlarda Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak haklarını savunmalarını sağlar. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru süresi, son olağan kanun yolunun tüketilmesinden itibaren 30 gündür. Tüm olağan yargısal yollar tüketildikten sonra 30 gün içinde bireysel başvuru formu ve ekli belgelerin Anayasa Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu süre, vatandaşların anayasal haklarını korumak için son derece önemlidir ve bireysel başvurunun başarılı olabilmesi için sürelerin dikkatle takip edilmesi gerekmektedir.
Bireysel başvurunun süresi, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinde belirtilmiştir. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesi şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvurusunu yapamadığı takdirde, mazeretinin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilir. Komisyonlar raportörlüğünce mazeretin kabulünün gerekip gerekmediği yönünde karar taslağı hazırlanır. Komisyon, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek mazereti kabul veya reddeder. Başvurunun niteliğine uygun düştüğü takdirde mazeret ve kabul edilebilirliğe ilişkin tek bir taslak hazırlanıp bu iki husus birlikte karara bağlanabilir.”
Başvurucu veya vekilinin ağır hastalık, mücbir sebep gibi mazeret halinin bulunduğu durumlarda 30 günlük süre dikkate alınmaz ve mazeretin sona erdiği tarihten itibaren 15 gün içinde yapılan bireysel başvurular süresi içinde yapılmış sayılır. Mazeretin geçerli bir mazeret olup olmadığı her bir dosya yönünden olayın özellikleri dikkate alınarak belirlenir.
Bireysel Başvurunun Otuz Gün İçinde Yapılmaması: Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir. Bireysel başvurunun otuz gün içinde yapılmaması, hak düşürücü bir süre olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, bireysel başvurunun süresinde yapılması oldukça önemlidir. Bireysel başvuru için öngörülen sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekmektedir. Başvurunun süresinde yapılmaması, başvurunun reddedilmesine neden olabilir.
Hukuka Aykırı Tutukluluk Nedeniyle Yapılan Bireysel Başvuru Süresi: Tutukluluk nedeniyle yapılan bireysel başvurunun temel amacı, özgürlükten yoksun bırakmanın hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Tutukluluk süresinin başlangıcı, kişinin yakalandığı tarih veya doğrudan tutuklandığı durumlarda tutuklama tarihidir. Tutukluluk süresinin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir. Bu belirlemeler karşısında, “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Bireysel başvuru süreci, başvurucunun hukuka aykırı ve keyfî bir uygulama ile tutuklandığını iddia etmesi üzerine başlar. Başvurucu, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürer. Hukuka aykırı tutukluluk nedeniyle yapılan bireysel başvurular, tutukluluğun devam edip etmediğine bakılmaksızın değerlendirilerek sonuçlandırılır. Bu tip başvuruların zamanında yapılması oldukça önemlidir, çünkü başvuru süresi geçtikten sonra bireysel başvuru hakkı kaybedilir.
Bununla birlikte yerel mahkeme tarafından hüküm verilmeden önce sanık tahliye edilirse 30 günlük bireysel başvuru süresi tahliye tarihi itibariyle başlamış sayılır. Bu nedenle tahliye tarihinden itibaren 30 gün içinde bireysel başvurunun yapılması gerekir.
Kanun Yararına Bozma Yoluna Gidilmesi Halinde Bireysel Başvuru Süresi: Ceza yargılamasında tüketilmesi gereken son başvuru yolu temyiz olup hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtayca bozulmasını isteme hakkı yalnızca Adalet Bakanlığına tanınmıştır. Dolayısıyla başvurucunun kanun yararına bozma yoluna gidilmesi istemi, sadece anılan merciin takdirini harekete geçirmeye yöneliktir. Bu kapsamda yapılan taleplerin bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Bireysel başvuru süresi, başvuru yollarının tüketildiği tarihten veya başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren 30 günlük bir süredir. Kanun yararına bozma yoluna gidilmesi durumunda bu süreç başvuru süresini etkilemez ve süre aşımı durumlarında başvuruya bakılamaz.
Karar Düzeltme Yolu Kapalı Karar Hakkında Bireysel Başvuru Süresi: Karar düzeltme yolu kapalı olan kararların öğrenilmesinden itibaren bireysel başvuru süresi başlamaktadır. Bu tür kararlar, başvuru sahiplerinin karar düzeltme yoluna gidemeyecekleri ve doğrudan bireysel başvuru yapmaları gerektiği durumlardır. Bu nitelikteki kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulmasının bireysel başvuru süresine bir etkisi bulunmamaktadır. Yani, başvuru süreci kararın öğrenildiği andan itibaren başlar ve sonradan karar düzeltme yoluna gidilse dahi, bu durum başvuru süresini etkilemez.
Tebliğden Önce Öğrenme Durumunda Bireysel Başvuru Süresi: Bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Başvuru konusu kararın öğrenildiği belirtilen tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan başvuru süreaşımı nedeniyle kabul edilemez. Bu nedenle karar tebliğ edilmemiş olsa dahi eğer öğrenilmişse bireysel başvuru süresi başlamış kabul edilir. Ve bu öğrenme tarihinden itibaren 30 gün içinde başvuru yapılmalıdır. Daha sonradan karar tebliğ edilse dahi başvuru süresi yeniden başlamaz.
Başvurucunun Kendisi Yerine Vekiline Yapılan Tebliğlerde Bireysel Başvuru Süresi: Vekil aracılığı ile takip edilen işlerde tebligatlar vekile yapılır. Dolayısıyla vekile yapılan tebliğ ya da vekilin kararı öğrenme tarihinden itibaren 30 günlük bireysel başvuru süresi başlamış kabul edilir. Bununla birlikte başvurucunun vekilinden önce öğrenmesi halinde 30 günlük bireysel başvuru süresi başlamış kabul edilir.
Cezaevindeki Hükümlüye Müddetname Tebliği Durumunda Bireysel Başvuru Süresi: Müddetname hükümlünün ne kadar ceza infaz kurumunda kalacağını gösteren belgedir. Bu belgede cezanın niteliği, kararı veren mahkeme, cezaevinde kalınacak süre gibi karara ilişkin bilgiler bulunur. Bireysel başvuruya konu karar cezaevindeki hükümlüye tebliğ edilmemiş olsa dahi müddetnamenin tebliği ile 30 günlük bireysel başvuru süresi başlamış kabul edilir.
Yargıtay Tarafından Onanan Kararlar Yönünden Bireysel Başvuru Süresi: Temyiz edilen ve Yargıtay ilgili dairesince temyiz istemi reddedilerek onan kararlara karşı itiraz hakkı sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan itiraz başvurusu sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını harekete geçirmeye yönelik olduğundan bireysel başvuru süresi üzerinden herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.
Adli Tatilin Bireysel Başvuru Süresine Etkisi: 6216 sayılı Kanun ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünde Anayasa Mahkemesinin adli tatile tabi olduğu belirtilmemiştir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi adli tatil sürecinde de faaliyetlerine devam eder. Bu nedenle adli tatillin 30 günlük bireysel başvuru süresine herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.
Dosyadan Fotokopi Alınması Durumunda Bireysel Başvuru Süresi: Kararın tebliğ edilmesine yönelik özel bir kanuni düzenleme bulunmadığı durumlarda dosyadan fotokopi alınmış olmasıyla kararın öğrenildiği kabul edilir. Böylelikle dosyadan fotokopi alınmasıyla 30 günlük bireysel başvuru süresi başlamış sayılır.
Kararın Erişilebilir Olmasından İtibaren Uygulanacak Süre: Nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda başvurucu ya da vekilinin makul süre içinde karara ve gerekçesine erişmesi özen yükümlülüğünün bir gereğidir. Bu nedenle nihai kararın tebliğ edilmediği ancak erişilebilir olduğu durumlarda 3 aylık başvuru süresi öngörülmüştür. 3 aylık süre kararın erişilebilir olmasından itibaren başlar.
Karardaki Maddi Hatanın Giderilmesi Talebinin Bireysel Başvuru Süresine Etkisi: Maddi hatanın giderilmesi istisnai bir yoldur ve olağan kanun yollarından değildir. Dolayısıyla maddi hatanın giderilmesi talebinin 30 günlük bireysel başvuru süresine herhangi bir etkisi yoktur.
AYM Bireysel Başvuru Süresi İle Alakalı Emsal AYM Kararları
Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvurularda süre kural olarak 30 gündür. Ancak bazı durumlarda bu süre değişebilir. Paylaşılan emsal Anayasa Mahkemesi kararları, bireysel başvuru süresinin nasıl uygulanacağına dair somut örnekler sunduğundan değerli bir kaynak niteliğindedir. Bu emsal kararlar, bireysel başvuru sürecinde dikkat edilmesi gereken noktaları daha iyi anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince verilen onama kararlarının tebliğinden itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Bu belirlemeler karşısında, “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği 22/11/2012 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 1/7/2013 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, başvurunun “kişi özgürlüğü ve güvenliğinin” ihlal edildiği yönündeki kısmının“süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.
Somut olayda başvuru yolu, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/10/2012 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmesi ile tüketilmiş ve ret kararı başvurucuya 14/11/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla başvuru yolunun tüketildiği tarihin, nihai kararın tebliğ tarihi olan 14/11/2012, bireysel başvuru tarihinin de 22/2/2013 olduğu gözetildiğinde bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu ara dönemde 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı kanun yararına bozma yoluna müracaat etmesi bu süreyi durdurmadığı gibi tüketilmesi gereken bir kanun yolu olmadığı için başvuru süresinin başlangıç tarihini de değiştirmeyecektir. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre, bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Karar düzeltme yolu açık olmayan hükme yönelik olarak karar düzeltme isteminde bulunulması, başvurucuya bireysel başvuruda bulunmak için yeniden süre vermez. Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince 16/4/2013 tarihinde onanmış ve bu tarihte kesinleşmiştir. Başvurucu, onama kararının öğrenildiği 10/6/2013 tarihinden itibaren otuz günlük başvuru süresi içinde bireysel başvuruda bulunması gerekirken, bu sürenin geçmesinden sonra 28/1/2014 tarihinde başvuruda bulunmuştur. Dolayısıyla başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, ihlale neden olduğu iddia edilen karara ilişkin olarak otuz gün geçtikten sonra yapılan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Başvuru konusu Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/4/2011 tarih ve E.2011/15 ve K.2011/62 sayılı kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 8/11/2012 tarih ve E.2012/3138 ve K.2012/8035 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu nihai karardan haberinin 15/11/2012 tarihinde olduğunu belirtmiştir. Ceza muhakemesinde tüketilmesi gereken son başvuru yolu kural olarak temyizdir. Somut olayda başvuru yolları 8/11/2012 tarihinde Yargıtay 1. Ceza Dairesinin Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını onaması ile birlikte tüketilmiştir. Dosya kapsamından bu kararın başvurucuya tebliğ tarihi anlaşılmamakla birlikte, başvurucunun karardan en geç beyan ettiği 15/11/2012 tarihinde öğrendiği kabul edilmiştir. Dolayısıyla başvuru yolunun tüketildiği tarihin, nihai kararın öğrenme tarihi olan 15/11/2012, bireysel başvuru tarihinin de 31/1/2013 olduğu gözetildiğinde bireysel başvuru için öngörülen 30 günlük sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Başvuru yollarını tüketen Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 6/6/2013 tarih ve E.2013/5912, K.2013/6365 sayılı ilamının adli tatilin ilk günü olan 1/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olması bireysel başvuru yapmasını engeller nitelikte bir husus değildir ve haklı mazeret olarak değerlendirilemez. Aksi bir düşünce, bireysel başvuruda kural altına alınan otuz günlük başvuru süresinin mevzuata aykırı olarak uzayabileceği sonucunu doğurur. Başvurucunun avukatına nihai karar 1/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, bu tarihten itibaren en son 2/9/2013 pazartesi gününe kadar başvuru yapılması gerekirken, 6/9/2013 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Hangi hâllerin haklı mazeret olduğunun önceden belirlenmesi mümkün olmadığından Anayasa Mahkemesi, ileri sürülen mazeretin haklı olup olmadığını her başvuruda, olayın özelliklerini dikkate alarak değerlendirmektedir (B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 21). Başvuru konusu olayda, avukat hakkında düzenlenen sağlık raporunda akut bronşit hastalığı tanısı konulduğu ve 10 günlük istirahatın uygun görüldüğü, hastalığının ağır olup olmadığı hususunda bir tespit yapılmamakla birlikte hastalığın hastane veya sağlık kuruluşunda yatarak tedavisinin yapılmasını gerektirmemesi nedeniyle yatış işlemlerinin uygulanmadığı anlaşılmıştır. Başvurucunun avukatı tarafından mazeret olarak ileri sürülen hastalığına ilişkin sağlık kurulu raporunda, hastalığın ağır hastalık olduğuna dair bir tespite yer verilmediği gibi hastane veya sağlık kuruluşlarında yatarak tedavisinin yapılması yönünde bir tanının da konulmadığı görülmekle, avukat tarafından mazeret olarak ileri sürülen hastalığın haklı mazeret olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu durumda, nihai karar başvurucunun önceki avukatına 17/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, bu tarihten itibaren en son 17/7/2013 tarihine kadar başvuru yapılması gerekirken, haklı mazeret olarak değerlendirilmeyen hastalığa ilişkin istirahat raporu süresinin bittiği tarihten itibaren 15. günün sonunda yapılan başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Somut olayda Yargıtay 9. Ceza Dairesi temyiz incelemesini, başvurucular A. C. ve M.S.A. yönünden duruşmalı; diğer başvurucular yönünden duruşmasız olarak yapmıştır. Başvurucuların tümünün vekili olan Av. Zahir Soğanda ilk duruşmaya katılmış, sonraki karar duruşmasına ise onun yetkilendirdiği avukat katılmıştır. Onama ilamı 20/12/2012 tarihinde yetkili kılınan avukata tefhim edilmiştir. UYAP sisteminden yapılan araştırmada Yargıtay ilamının en geç 28/1/2013 tarihinde Mahkemeye ulaştığı görülmüştür. Diğer bir ifadeyle başvurucuların ve müdafilerinin tefhim edilen nihai kararın içeriğine erişme imkânını en geç 28/1/2013 tarihinde elde ettikleri anlaşılmıştır. Başvurucuların özen yükümlülükleri kapsamında 28/2/2013 tarihinde kararın içeriğini öğrendikleri ve 1/3/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulundukları görüldüğünden bireysel başvurunun süresi içinde yapıldığı anlaşılmıştır.
Başvuruya konu davada Yargıtay 22. Hukuk Dairesince davanın esası hakkında 16/5/2013 tarihinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere kesin karar verilmesiyle bu tarihte başvuru yolları tüketilmiştir. Anılan Yargıtay kararının başvurucuya tebliğ tarihi dosya kapsamından anlaşılmamakla birlikte başvurucunun, maddi hatanın düzeltilmesi talepli dilekçesinin havale tarihi olan en geç 29/8/2013 tarihinde Yargıtay kararını öğrendiğinin kabul edilmesi gerekir. Başvurucu, bu tarihten itibaren otuz günlük başvuru süresi içinde bireysel başvuruda bulunması gerekirken bu sürenin geçmesinden sonra 16/4/2014 tarihinde başvuruda bulunmuştur. Karar düzeltme yolu açık olmayan hükme yönelik olarak maddi hata düzeltme talebinde bulunması, başvurucuya bireysel başvuru için yeni bir süre kazandırmaz. Dolayısıyla başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle ihlale neden olduğu iddia edilen karara ilişkin olarak otuz gün geçtikten sonra yapılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.