Hacizli malın satılmasını alacaklı ( İİK m.107 ) veya borçlu ( İİK m.113 ) isteyebilir.
Alacaklı haczedilen mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir. Borçlunun üçüncü şahıslardaki alacağı taşınır hükmündedir. Para alacağında, paranın satılarak paraya çevrilmesi söz konusu olamayacağından, hacizden itibaren altı ay içinde haczedilen paranın icra dosyasına celbinin istenmesi gerekir. Aksi hâlde haciz düşer.
Alacaklının süresinde satış istememesi nedeniyle haciz düşer. Bu husus kamu düzenini ilgilendirir ve resen gözetilir. Buna rağmen hacizli malın satılması düşmüş olan hacze geçerlilik kazandırmaz.
Satış isteme süresi kesin haciz tarihinden başlar. Bu konuda kaydi haciz ile fiili haciz arasında bir fark yoktur.
Satış talebinde bulunan alacaklının satış giderlerini peşin yatırması gerekir ( İİK m.59 ). Süresi içinde satış istenmesine rağmen avanslar süresinde yatırılmazsa süresinde satış istenmemiş sayılır ve haciz düşer.
Bir malın satılması kanuni müddeti içinde istenmez veya gerekli avans on beş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar. Hacizli malın satılması yönündeki talep bir defa geri alınabilir ( İİK m.110 ).
Hacizli malın satışının süresi içinde istenmesi, avansın yatırılması ve satış hazırlıklarının tamamlanmasından sonra yapılan ihalede alıcı çıkmaması durumunda, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu 129. maddesi gereğince satış talebi düşer.
İlamlı takiplerde, takibe konu ilamın bozulmasına karar verildiği takdirde, bozma kararından önce konulmuş hacizler varlıklarını sürdürür. Bozma tarihi ile alacaklının takibin devamını isteyebileceği tarih arasında satış isteme süresi işlemez.
Haciz yoluyla başlatılan takibin iflas yolu ile takibe çevrilmesi durumunda, daha önce konulmuş olan hacizler hükümsüz kalır.
Satış Talebinin Haczin Düşmesine Etkisi
Satış talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesinin, satış talebi ve hacze etkisinin ne olacağı önem arz ettiğinden, bu konunun değerlendirilmesinde de fayda bulunmaktadır.
Hacizli malların paraya çevrilmesi kural olarak satış talebi üzerine gerçekleştirilir. Alacaklının satış talebi üzerine hacizli mallar paraya çevrilir ( İİK m.106 ). Satış talebi ancak kesin haciz sahibi alacaklı tarafından yapılabilir; geçici haciz sahibi alacaklı satış talebinde bulunamaz ( İİK m.108 ). Bunun yanında taşınır malların paraya çevrilmesi için borçlu da alacaklıyı beklemeden satış talebinde bulunabilir ( İİK. m.113 ).
İcra müdürünün, satış talebinin reddine karar vermesi haczin düşmesi sonucunu doğurmaz, çünkü esas olan, alacaklının İİK’nın 106. maddesinde öngörülen süreler içinde satış istemesidir.
Öte yandan alacaklı, kanuni süreler içerisinde hacizli malın satışını talep etmiş ve gerekli giderleri peşin olarak ödemişse veya gerekli giderleri süresi içinde depo etmişse, artık icra müdürünün usulüne uygun olarak yapılmış bu talebi kabul etme yükümlülüğü vardır. İcra müdürü, kıymet takdirinin yapılmadığı gerekçesiyle veya diğer sebeplerle satış talebini reddedemez. Hatta icra müdürünün “satış talebinden nihayet” belli süre içinde satışı yapmak zorunluluğu vardır ( İİK m.112, m. 123 ). Bu süreler geçtikten sonra yapılan satış geçerli olsa da, usulüne uygun satış talebine rağmen satışın yapılmaması icra müdürünün disiplin sorumluluğuna ve hukuki sorumluluğuna sebebiyet verebilir.
Bu noktada icra müdürünün, satış talebinin reddine ilişkin işleminin sonuçlarının ne olacağı önem kazanmaktadır.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu 106. maddesindeki düzenleme ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından süresinde satış talebinde bulunulmuş, avans da yatırılmışsa, satış talebine ilişkin ret kararının, anılan yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığını, sadece satışın fiilen yapılamayacağına yönelik bir tespitten ibaret olduğunu kabul etmek gerekir. Zira İİK’nın 106. maddesinde satışın istenmesinden söz edildiği, bu talebin icra müdürlüğü tarafından reddedilmesi hâlinde, talebin geçerliliğini kaybedeceğine dair hiçbir yasa hükmü bulunmamaktadır.
İİK’nın 59. maddesi uyarınca, bir işlemin yapılmasını isteyen taraf, o işlemin yapılması için gerekli masrafları avans olarak yatırmalıdır. İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği 6. maddesine göre, bu masrafların, tahsilat makbuzu karşılığında para olarak alınması gerekir. Aksi takdirde talep yapılmamış sayılır. Az da olsa satış avansı yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına gelir. Yatırılan masrafın yetmeyeceğinin sonradan anlaşılması hâlinde bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemez.
Ayrıca satışın İİK’nın 106. maddesinde belirtilen sürede yapılması zorunlu değildir. Kıymet takdiri yapılmadan satış talebinde bulunulması mümkün ise de, kıymet takdiri kesinleşmeden satış gerçekleştirilemez, Bunların yanında kıymet takdirinin yapılmaması yalnızca satışa engel olur.
Satış masrafları alacaklıdan tahsil edilmişse, satış talebinin geçersizliğinden bahsedilemez. Çünkü kıymet takdirinin yapılmaması nedeniyle icra müdürü satış talebinin reddi kararı vermesine rağmen, satış masraflarını alacaklıdan tahsil etmişse, bu durumda satış talebini zımnen fakat mevcut eksikliklerin giderilmesi şartına bağlı olarak kabul etmiş olmaktadır.
Satış talebi icra müdürlüğünce reddedilen alacaklı, bu karara karşı icra hukuk mahkemesi nezdinde şikayet yoluna başvurabilir. Bu karara karşı şikâyet yoluna başvurulmasının süreye tabi olup olmadığı, dolayısıyla icra müdürünün satış talebinin reddi yönündeki kararının takip hukuku bakımından kesinleşip kesinleşmeyeceği hususunun çözümlenmesinin de konunun aydınlığa kavuşmasına katkı yapacağı kuşkusuzdur.
Alacaklı, kanuni süreler içerisinde hacizli malın satışını talep etmiş ve gerekli giderleri peşin olarak ödemişse, icra müdürünün bu talebi kabul etme yükümlülüğü vardır. Şu hâlde alacaklının satış talebini reddeden icra müdürü, aslında bir hakkı yerine getirmemekte veya gereksiz yere sürüncemede bırakmaktadır. Bu durumda, icra müdürünün bu işlemine karşı süresiz şikâyet yolunun açık olduğu kabul edilmelidir. Buna göre de, icra müdürlüğünce verilen satış talebinin reddi kararının, takip hukuku bakımından kesinleştiğinden ve satış talebinin ona sağladığı hukuki sonuçlan ortadan kaldırdığından söz edilemez. İcra müdürü, kıymet takdirinin yapılmadığı gerekçesiyle veya diğer sebeplerle satış talebini reddedemez. Zira kıymet takdiri, satış talebinden sonra gerçekleştirilen, satışa hazırlık işlemlerinden biridir. Kıymet takdirinin yapılmaması, yalnızca satışa engel bir hâl oluşturur. İcra müdürü tarafından verilen ret kararı, taşınır veya taşınmazın satışına o an için engel bir hâlin bulunduğunun tespitine ilişkin bir karardır. Bu nedenle icra müdürü, satış talebini reddetmiş olsa dahi, ret kararının yasal bir dayanağının bulunmaması nedeniyle geçerli bir satış talebinin varlığını koruduğunun kabul edilmesi gereklidir. Geçerli bir satış talebinin bulunmasıyla haczin kalkmayacağı da ortadadır.
Satış talebi reddedilmiş olmasına rağmen, bu işlemin iptali için şikâyet yoluna gidilmediğinden bahisle, geçerli bir satış talebinin bulunmadığından söz edilemez. Zira alacaklı bu işlemin haksızlığını icra mahkemesinde savunma yoluyla ileri sürebilecektir. Zaten ortada geçerli bir satış talebi de bulunmaktadır.
Sıra cetveli, ayakta olan hacizlere göre düzenlenir. Şu halde, icra müdürünün satış talebinin reddi kararı, süresinde yapmış olduğu satış talebi reddedilen alacaklının haczinin düşmesi sonucunu doğurmayacağından, ilgili alacaklının sıra cetveline dahil edilmesi gerecektir.