Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması Nedir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza hukuku açısından bir karar türüdür ve sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmaz (CMK m. 231/5). Bu karar, erteleme kararından farklı olsa da, daha lehe sonuçlar doğuran bir tür yumuşatılmış erteleme kararı olarak nitelendirilebilir. Ancak, idare hukuku çalışmalarında erteleme kararı ile birlikte ele alınmasına rağmen, şartları ve sonuçları bakımından ceza hukuku açısından farklı karar türleridir.
Önemle belirtmek gerekir ki, HAGB bir karar türüdür ve teknik olarak “hüküm” değildir. CMK m. 223’te hüküm türleri arasında da sayılmamıştır. Kanun koyucu, bu karara itiraz yolu açarken (CMK m. 231/12), olağan kanun yollarına başvurmayı kabul etmemiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, CMK m. 231’de düzenlenmiştir. Bu karar, belirli bir ağırlığa ulaşmayan mahkumiyetler bakımından sanığa ikinci bir şans vererek, ceza hukukunun ıslah amacına hizmet eden bir karar türüdür. CMK m. 231’in somut olaylara uygulanıp uygulanmayacağı, hâkim ya da mahkeme tarafından resen değerlendirilebilir ve bu değerlendirme kararında gerekçenin yer alması zorunludur.
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasının Şartları Nelerdir?
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi, 5728 sayılı Kanun ile uygulama alanı genişletilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını “Hükmün Açıklanması ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” başlığı altında düzenlemiştir. Bu karar türüne başvurulabilmesi için, somut olayda objektif ve sübjektif bazı koşulların mevcut olması gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için öncelikle, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunacak cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması gerekmektedir. Bu nedenle, idari para cezaları, tazyik hapsi veya disiplin hapsi bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması mümkün değildir. Kanun koyucu, adli para cezası bakımından da bir sınırlama getirmedi. Ancak, hapis ve adli para cezasının birlikte gösterildiği durumlarda hükmün açıklanması geri bırakılamaz.
Sanık hakkında birden fazla mahkûmiyet kararının bulunması durumunda, her suç bakımından ayrı ayrı hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının ele alınması gerekmektedir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99. maddesinin 1. fıkrasında da “Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar.” hükmü açıkça belirtilmiştir. Ancak, sanık hakkında birden fazla mahkûmiyet kararı bulunan hallerde, CMK m. 231/6-b hükmüne göre, mahkeme sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varabilir ve bir değerlendirme yapabilir.
Suçun şikayete tabi olup olmamasının önemi bulunmamaktadır. Şikayete tabi suçlar bakımından, uzlaşma hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bu suçlar bakımından da hükmün açıklanmasının geri bırakılması mümkündür. Ancak, bazı suçlar açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceğine dair özel kanunlarda düzenlemeler vardır.
Örneğin, disiplin suçları bakımından ceza miktarı ne olursa olsun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez (477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu md. 63/2). Ancak, disiplin suçu 26.02.2008 tarihinden önce işlenmişse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanabilir.
Ayrıca, karşılıksız çek keşide etme suçu, imar kirliliğine neden olma suçu, disiplin veya tazyik hapsi gerektiren fiiller (örneğin, taahhüdü ihlal veya nafaka borcunun ödenmemesi suçu nedeniyle hükmedilen tazyik hapsi; duruşma disiplinine aykırılık nedeniyle hakim tarafından hükmedilen disiplin hapsi) ve Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar (CMK md.231/14) bakımından da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez.
Suça ilişkin koşulların (objektif koşulların) somut olayda oluştuğu durumlarda, hâkimin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin hiçbir değerlendirme yapmaması, hâkimin takdir yetkisi çerçevesinde değerlendirilemez.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için, suça ilişkin koşullara ek olarak, faile ilişkin koşulların da somut olayda eksiksiz bir şekilde yer alması gerekmektedir. Bu koşullardan ilki, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olmasıdır. Taksirli bir suça ilişkin mahkûmiyet kararının verilmesi halinde hükmün açıklanması geri bırakılabilecektir. Burada basit veya bilinçli taksir ayrımı yapılmamıştır. Ayrıca, daha önce verilmiş olan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmiş olması, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyecektir.
Ayrıca, sanığın daha önceden kasıtlı suç işlemiş olmasıyla birlikte, bu suça ilişkin hakkında yalnızca güvenlik tedbirine hükmedildiği durumlarda da hükmün açıklanması geri bırakılabilir. Bu koşul ele alınırken, tespitin fiili olarak değil de hukuki olarak yapılması gerekmektedir. Örneğin, sanığın adli sicil kaydında kasıtlı bir suça ilişkin kayıt görünmekle birlikte, bu kaydın süresi geçtiği için silinmesi gerekirken silinmemesi durumunda artık kasıtlı bir suça ilişkin kayıttan söz edilemeyecektir. Ayrıca, suçun uzlaştırmaya tabi olduğu durumlarda, daha lehe olacağı için uzlaştırma hükümlerinin öncelikle uygulanması gerekmektedir.
Burada, mahkûmiyet hükmünün infaz edilmiş ya da edilebilir olması, ya da mahkûmiyet hükmünün kesinleşip kesinleşmemesi noktasında kanun koyucu bir açıklamada bulunmamıştır. Bu durum, Yargıtay uygulamasında farklı yorumlara sebebiyet vermektedir. Yargıtay, kesinleşmiş, infaz edilmekte olan ya da hukuki yararın bulunması halinde infaz edilmiş olan hükümlere bakımından da koşulların oluşması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebileceğini ifade etmektedir.
Bir diğer faile ilişkin koşul, mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasıdır. Bu kanaatin somut bilgi ve belgelere dayanması önem arz etmektedir ve soyut ve matbu ifadelerden kaçınılmalıdır. Öğretide, hakim bu hususa ilişkin kanaatini gerekçelendirmek adına, sanığın yalnızca duruşma esnasındaki hal ve tutumunu değil, aynı zamanda sanığın yargılanmakta olan diğer dava dosyalarının bulunması, diğer sabıka kayıtları ve içeriği gibi hususlardan da yararlanabileceği ifade edilmektedir.
Bu koşullara ek olarak, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. Burada, zarar kavramından anlaşılması gereken maddi zarar olup, bu zararın da belirlenebilir nitelikte olması önem arz etmektedir. Başka bir deyişle, manevi zarar bu kapsamda kabul edilmemektedir.
Maddi zarar, hâkim ya da mahkemenin basit bir araştırma ile saptayabileceği zarardır. Hâkim ya da mahkeme, burada zararın kapsamını tespit ederken gerçek zararı tam anlamıyla tespit etmekten ziyade kanaat verici bir basit araştırmayla yetinmelidir. Çünkü, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması, suçtan zarar görenin manevi tazminat davası açmasına engel değildir. Bu koşul derhal yerine getirilemediği takdirde, sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir (CMK m. 231/9). Burada önem arz eden husus, sanığın kısmi bir ödeme yapması hükmün açıklanmasının geri bırakılması için yeterli olmayıp, bu hususta suçtan zarar görenini rıza göstermiş olması da önem arz etmemektedir. Somut olayda zarar bulunmaması, yani işlenen suç neticesinde bir zarar oluşmaması veya bir zarar neticesinin aranmadığı hallerde de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Kanun koyucu, m. 231’de bu karar türüne başvurmak için bir zarar şartı aramamış olup, zarar neticesinin doğduğu haller bakımından bir düzenleme getirmiştir. Ayrıca, zararın hangi sanık tarafından giderildiği önem arz etmemekte olup, sanıklardan birinin tüm zararı gidermesi halinde diğer sanıklar bakımından da koşulları oluştuğu halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Son olarak, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanığın kabulü gereklidir. Bu kabul ya da red hükmün verilmesine kadar herhangi bir zamanda geri alınabilir. Uygulamada, hüküm verilmeden önce sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulmasının hatalı bir uygulama olduğu, bu şekilde geliştirilen uygulamanın sanığın kendini daha hüküm açıklanmadan mahkûm olarak düşünmesine yol açtığı ifade edilmektedir. Bu nedenle, hâkim önce hükmü açıklamalı, ardından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kabulü sanığa sormalıdır. Ayrıca, sanığın zararı giderdiği bir halde zararı gidermesi suçu kabul ettiği şeklinde yorumlanmaksızın, mutlaka açık bir şekilde ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediği sorulmalıdır.
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasının Sonuçları Nelerdir?
Yukarıda açıklanan koşulların mevcut olması halinde artık sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Bu durumda, sanık hakkında beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır. Denetim süresi içinde, sanık hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir. Kanun koyucunun böyle bir hükme yer vermesinin sebebi, failin işlediği birden çok suç hakkında HAGB kararının verilmesine engel olmaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı sanık, beş yıl süreyle denetime tabi tutulacaktır. Ancak, çocuklar bakımından Çocuk Koruma Kanunu m. 23 gereğince bu süre 3 yıldır. Denetim süresi boyunca dava zamanaşımı süresi işlemeyecek ve hüküm açıklanmadığı için hükme karşı istinaf kanun yoluna da başvurulamayacaktır. Bu süre içerisinde, mahkeme hakkında bir yıldan fazla olmayacak şekilde bir süre belirleyerek, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belirli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belirli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına veya takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilecektir.
Bu süre boyunca, TCK m. 53 anlamında hak yoksunluğuna veya TCK m. 54 ve 55 anlamında başta müsadere olmak üzere güvenlik tedbirlerine hükmedilmemelidir. Hükmedildiği takdirde de, infazı gerçekleştirilmemelidir. Çünkü henüz kesinleşmemiş, açıklanmayan ve herhangi bir hukuki sonuç doğurmayan bir hükme dayalı müsadere ya da hak yoksunluğu kararlarının infaz edilmesi hukuka aykırı niteliktedir. Aksi takdirde, ilerleyen süreçte sanığın istinaf kanun yoluna başvurarak bu kanun yolu neticesinde beraat kararı verilmesi halinde doğacak zararın nasıl tazmin edileceğine dair kanunda bir açıklık bulunmadığı için mağduriyete yol açabilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemeyecek ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemeyecektir (CMK m. 231/7). Bu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının cezanın kişileştirilmesine ilişkin erteleme ya da seçenek yaptırımlara çevirmeden önce ele alınması gereken bir husus olduğu anlamına gelir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinde, bu karar özel bir sisteme kaydedilir. Başka bir deyişle, bu karar adli sicile değil, özel bir sicile kaydedildiği için, sanığın adli sicil ve arşiv kaydında bu karara ilişkin herhangi bir bilgi bulunmaz. Bu kayıtlar, yalnızca bir soruşturma veya kovuşturma ile ilgili olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu madde kapsamında kullanılabilir (CMK m. 231/13).
Sonuç olarak, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine uygun davranması halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir (CMK m. 231/10). Ancak, sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işler veya denetimli serbestlik tedbirine aykırı davranırsa, mahkeme hükmü açıklayacaktır. Mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine veya koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebilir ve yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir (CMK m. 231/11).
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması Kararına İtiraz
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, kararın duruşmada öğrenilmesinden veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. HAGB kararına karşı kural olarak istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz. Ancak, istisnai bazı hallerde HAGB kararına karşı suç vasfına yönelik istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir. Örneğin, hırsızlık suçundan mahkumiyetine karar verilerek HAGB kurumu uygulanan sanığın işlediği suçun hırsızlık değil de yağma olduğunu iddia eden müdahil taraf (şikayetçi olup davaya katılan) HAGB kararına karşı suç vasfına yönelik olarak istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir.
HAGB kararı, kural olarak itiraz kanun yoluna tabidir. Kararı veren mahkeme, dilekçe verilerek HAGB kararına itiraz edilebilir. Mahkeme, itirazı önce kendisi değerlendirir ve itiraz üzerine yapacağı inceleme ile kendi verdiği kararı düzeltebilir. HAGB kararı veren mahkeme, itirazı yerinde görmediği takdirde, itiraz dilekçesini incelemeye yetkili mahkemeye gönderir.
HAGB kararı, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilmişse, itirazı incelemeye yetkili mahkeme, o adliyedeki Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Eğer aynı adliyede Ağır Ceza Mahkemesi yoksa, Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargı çevresindeki Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilebilir.
Herhangi bir Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmettiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, HAGB kararını veren mahkemeyi sıra numarası olarak izleyen Ağır Ceza Mahkemesi’dir.
HAGB kararına hem sanık ve vekili hem de Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir. İtiraz nedenleri genellikle hukuki koşulların yerine getirilmemesi veya mahkemenin takdir yetkisini kötüye kullanması şeklindedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı yapılacak itirazda, ilgili merciin değerlendirmesinin kapsamı önemlidir. İtiraza ilişkin hükümlerde işin esasına girilemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Tutuklamaya itirazda tedbire başvurulmasının hukuka uygunluğu tartışılırken, HAGB’ye itirazda da benzer bir değerlendirmenin yapılması gerekmektedir. Aksi bakış açısı, hak arama hakkının ihlal anlamına gelebilir. Yargıtay’ın bu konuda yerleşik içtihadı, yapılacak itiraz incelemesinde merciin hem maddi hem hukuki inceleme yapacağı yönündedir.
HAGB İle Alakalı Sık Sorulan Sorular
Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması ile ilgili merak edilen ve sık sorulan sorulara göz atabilirsiniz. Ceza yargılama süreci karmaşık ve duygusal olabileceği için, bu tür soruların yanıtlarını bilmek, süreçle ilgili bilinçli kararlar almanıza katkı sağlayacaktır.
HAGB kararı verilebilmesi için mahkemenin yaptığı yargılama sonucunda verilen ceza hapis cezası ise, ceza süresi 2 yıl veya daha az olmalıdır. 18 yaşından küçük çocuklar açısından da aynı ceza miktarı geçerlidir. Suçun niteliği (yukarıda açıklanan istisnalar hariç), kasten veya taksirle işlenmesinin bir önemi yoktur, önemli olan cezanın miktarıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu, 2 yıl veya daha az ceza miktarını mutlak nitelikte bir ölçü olarak kabul eder. Bu nedenle, örneğin kasten adam yaralama, taksirle adam yaralama, hırsızlık suçu, dolandırıcılık suçu, hakaret suçu, mala zarar verme suçu, tehdit suçu, şantaj suçu, uyuşturucu madde kullanma suçu gibi suçlar nedeniyle verilen hapis cezaları, süre koşulunu sağladığı takdirde sanık hakkında HAGB kararı verilebilir.
Adli Para Cezası, hapis cezasından da çevrilebilen bir ceza yaptırımıdır. Mahkeme, yargılama sonucunda sanık hakkında doğrudan adli para cezasına veya hapis cezası ile birlikte doğrudan adli para cezasına hükmetmişse, bu para cezası hakkında da HAGB kararı verilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, adli para cezasının doğrudan verilen bir adli para cezası olmasıdır. Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Örneğin, hakaret suçunda mahkeme sanığa 3 ay ile 2 yıl arası hapis cezası veya adli para cezası verebilir. Mahkeme hapis cezası vermek yerine doğrudan adli para cezası verirse, hükmedilen adli para cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Ancak, mahkeme adli para cezası vermek yerine önce 4 ay hapis cezası verip daha sonra verdiği hapis cezasını adli para cezasına çevirirse, artık bu adli para cezası açısından HAGB kararı verilemez.
HAGB kararına karşı kural olarak istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz. Ancak, istisnai durumlarda HAGB kararına karşı suç vasfına yönelik istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir. Örneğin, hırsızlık suçundan mahkum edilen sanığın HAGB kararı uygulandığı durumda, müdahil taraf (şikayetçi olup davaya katılan) sanığın işlediği suçun hırsızlık değil de yağma olduğunu iddia ederek HAGB kararına karşı suç vasfına yönelik olarak istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, Adli Sicil Kaydı (Sabıka Kaydı) kayıtlarında yer almaz. Ancak, HAGB kararları, adli sicil kaydında bu hükümlere özgü bir sisteme kaydedilir. Bu nedenle, e-devlet üzerinden alınan sabıka kaydında veya adliyeden alınan adli sicil kaydında HAGB kararı görünmez. Bu kayıtlar, hakim veya savcı tarafından bir soruşturma veya kovuşturma ile bağlantılı olarak CMK 231. maddede belirtilen hususların tespiti amacıyla kullanılabilir.
HAGB Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay emsal kararları, ceza davası sürecinde hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının nasıl uygulanacağına dair somut örnekler sunduğundan değerli bir kaynak niteliğindedir. Bu emsal kararlar, soruşturma ve kovuşturma sürecinde atılması gereken adımları ve dikkat edilmesi gereken noktaları daha iyi anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.
Sanığın adli sicil kaydında herhangi bir mahkumiyetinin olmaması, mağduriyetin karşılanmış olması ve duruşmada alınan beyanında hakkında mahkumiyet hükmü kurulması halinde, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği anlaşılırsa, sanık hakkında 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesine uygun şekilde subjektif koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmalıdır.
Sanığın adli sicil kaydının olmaması ve daha önce açıklanması geri bırakılmış bir hükmün de bulunmaması, sanığın yargılama sürecindeki olumlu davranışları ve işlediği suçun zarara sebep olmaması gibi objektif unsurlar göz önünde bulundurularak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel bir durumunun olmadığı göz önüne alındığında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi gerekir.
5271 Sayılı CMK’nin 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulacağı belirtilmiştir. Denetim süresi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının usulüne uygun olarak kesinleşmesi üzerine başlar.
Buna göre; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık, bu karar usulüne uygun bir şekilde kesinleştikten sonra, 5 yıl süreyle denetime tabi tutulacak ve bu süre içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine riayet etmemesi halinde hüküm açıklanacaktır.
İncelenen dosyada; sanık hakkında müşteki …’a yönelik kasten basit yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, ancak müştekinin yokluğunda verilen bu kararın müştekiye tebliğ edilmediği, bu nedenle kararın usulüne uygun olarak kesinleşmediği ve denetim süresinin işlemeye başlamaması nedeniyle hükmün açıklanamayacağı ve yine ihbara konu suçun usulsüz olan ( 25.01.2016 tarihli ) kesinleştirme işleminden önceki bir tarihte ( 23.07.2015 tarihinde ) işlenmiş olduğu da gözetilmeden sanığın denetim süresi içerisinde suç işlediğinden bahisle ihbar üzerine dosyanın ele alınarak açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.