Menfi Tespit Davası Nedir?
Menfi tespit davası, davalı tarafından iddia edilen bir hukuki ilişkinin aslında mevcut olmadığının tespit edilmesi için açılan bir davaya verilen isimdir. Bu davaya genellikle, gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir borçlu tarafından başvurulur. Bu dava sayesinde, borçlunun gerçekte borçlu olmadığı ispatlanarak icra takibine karşı korunması amaçlanmaktadır.
İcra hukuku bakımından menfi tespit davasının konusu, herhangi bir hak ya da hukuki ilişki olmayıp sadece para borcunun mevcut bulunmadığının tespitidir. Menfi tespit davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi / asliye ticaret mahkemesi dir. Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.
Menfi Tespit Davası Nasıl Açılır?
İcra takibi sırasında borçlu olan kişi, borcu olmadığını kanıtlamak için menfi tespit davası açabilir. Bu dava, normal bir hukuk davasıdır ve maddi hukuk ve usul hukuku genel hükümlerine dayanır. Borçlu, ödeme emrine itiraz etmedi veya itirazı reddedildiğinde, menfi tespit davası açarak kendisini borçlu olmadığını kanıtlayabilir. Eğer borçlu, menfi tespit davası açmamış ve cebri icra tehdidi altında borcunu ödemiş ise, ödediği para kendisine iade edilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir. Menfi tespit davası sonuçlanmadan önce borçlu bedel ödemişse, davaya istirdat davası olarak devam edilir. Bu durumda, istirdat davasının temeli menfi tespit davasıdır ve davaya mahkeme tarafından devam edilir.
1. İcra Takibinden Önce Menfi Tespit Davası Nasıl Açılır?
Borçlunun icra takibinden önce menfi tespit davası açabilmesi için, aleyhine icra takibi yapılacağı tehdidinin varlığı gerekir. Alacaklının elinde, borçlu aleyhine bir belge olmalıdır. Doktrinde alacaklının elinde itirazın kaldırılmasını sağlayan bir belge olmadıkça borçlunun menfi tespit davasını açmakta hukuki menfaati bulunmadığı kabul edilmektedir. Çünkü alacaklının elinde böyle bir belge olmadıkça yapılacak icra takibe itiraz takibi durdurmak için yeterlidir.
Borçlu, alacaklının varlığını ileri sürdüğü hukuki ilişkinin yokluğunu ispatlar. Böylece alacağın eksikliği veya başka bir nedenle yokluğu tespit edilir. Bu dava İcra ve İflas Kanunu uygulanmasından değil, genel hükümlerden doğan bir ilişkiyi tespite yöneliktir. Önceden de belirtildiği üzere davacının davayı açmakta hukuki menfaat i bulunmalıdır. Davacının hukuki durumunun mevcut ve ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kalması, bu durumun davacı için zarar doğurucu nitelikte olması ve menfi tespit davası sonucu verilen hükmün bu tehlikeyi kaldırabilecek nitelikte olması halinde davacının davayı açmakta hukuki yararının olduğu kabul edilir.
Borçlu, alacaklıda bulunan senedin hükümsüzlüğünü, vadesinin gelmemiş olduğunu, karşılıksız kaldığını, bedeli nakden alınmıştır kaydını taşımasına rağmen böyle bir bedel alınmadan bononun verildiğini, bonodaki imzanın kendisine ait olmadığını vs. ileri sürebilir. Hata, hile, korkutma sonucu verilmiş senetler için de menfi tespit davası açılabilir. Ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 günlük itiraz süresini kaçırmış bir borçlu daha sonra menfi tespit davası açabilir.
Borçlu menfi tespit davası açtıktan sonra alacaklı icra takibi ne girişebilir. Tek başına menfi tespit davasının açılması icrayı durdurmaz. Ancak mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. Yüzde on beş oranı asgari tutar olup mahkeme daha fazla oranda teminat yatırılmasına da karar verebilir. Burada hakim’e takdir yetkisi tanınmıştır.
2. İcra Takibinden Sonra Menfi Tespit Davası Nasıl Açılır?
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde 15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Para icra veznesine girene kadar mahkemenin takibe bir etkisi yoktur. Teminatın alınmasının nedeni alacaklının alacağı geç tahsil etmesinden doğan masraf ve zararları karşılamaktır.
Menfi tespit davası, davacı lehine hükme bağlanırsa icra takibi derhal durur. Takibin durması için davacı lehine verilen hükmün kesinleşmesi aranmaz. Haciz yapılmış ise, menfi tespit davasının davacı lehine sonuçlanması üzerine takip derhal duracağından mahcuz malların satışı yapılamaz. Davacının lehine esasa ilişkin hüküm verilmesinden sonra kendiliğinden duran icra takibi bu hükmün kesinleşmesi üzerine davacıya eski haliyle iade edilir.
Eğer menfi tespit davasını alacaklı lehine sonuçlanırsa karar HMK m. 303 uyarınca kesin hüküm teşkil ettiğinden takip konusu alacağın mevcut olduğu maddi hukuk bakımından tespit edilmiş olur. Dava esnasında icra takibinin durması veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için bir ihtiyati tedbir kararı alınmışsa menfi tespit davasının reddi hakkındaki mahkeme kararı ile ihtiyati tedbir kararı da kendiliğinden kalkar. Alacaklı icra takibi sonuçlanana kadar devam edebilir.
Menfi tespit davasının reddine karar veren mahkeme borçluyu alacaklının bir talebi olmasa dahi kendiliğinden haksız ihtiyati tedbir ile durdurulan icra takibi konusu alacağın %20 si oranında bir tazminata mahkûm etmekle yükümlüdür. Alacaklı %20’ye kadar olan zararını ispat etmekle yükümlü değildir. Fakat alacaklı zararın %20’den fazla olduğunu ispat ile yükümlüdür. Ancak, mahkeme ihtiyati tedbir kararı ile takibin durdurulması na karar vermemiş ise menfi tespit davasının alacaklının alacağını almasını geciktirdiğinden söz edilemeyeceğinden mahkeme borçluyu tazminata mahkûm edemez.
Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetli yapılmış olduğu anlaşılırsa borçlunun talebi üzerine dava nedeniyle uğramış olduğu zararının da alacaklıdan tahsil edilmesine karar verilir. Bu zarar, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olamaz. Davacı borçlunun tazminat talebini dava veya cevaba cevap dilekçesi aşamasında yapması gerekir. Aksi halde davanın genişletildiği itirazı ile karşılaşılır. Bu karşılık dava veya cevaba cevap dilekçesinde tazminat istemiş olan borçlu davanın her aşamasında istediği tazminat miktarını artırabilir. Çünkü borçlunun uğradığı zarar dava sırasında doğmaktadır ve hüküm tarihine kadar da devam etmektedir.
Menfi tespit davası açma süresi nedir?
Kanunda menfi tespit davasına özel bir zamanaşımı ya da hak düşürücü süre düzenlenmemiştir. Menfi tespit davasına konu hukuki ilişkide geçerli zamanaşımı süresi uygulanır. Bu nedenle menfi tespit davasına konu hukuki ilişkinin hangi zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere tabi olduğu tespit edilmelidir.
Menfi tespit davası açmak için hangi belgeler gereklidir?
Menfi tespit davası açmak için gerekli belgeler davanın konusu uyuşmazlığa göre değişebilir ancak genellikle aşağıdaki belgeler gerekir:
1. Dava dilekçesi: Davacı ya da avukatı tarafından hazırlanarak mahkemeye sunulur ve davanın konusunu, talepleri, delilleri ve istenilen sonucu içermelidir.
2. İlgili belgeler: Davacının iddiasını destekleyen, konu ile ilgili her türlü belge (sözleşme, fatura, makbuz vb.) dava dilekçesi ekinde sunulmalıdır.
3. Kanıtlayıcı deliller: Davacının iddiasını destekleyen kanıt niteliğindeki her türlü belge (örneğin tanık isimleri, uzman raporları, fotoğraf ve video kayıtları vb.) mahkemeye sunulabilir.
4. Vekâletname: Davayı davacının avukatı açıyorsa davacı tarafından noterden verilecek avukat vekaletnamesi dava dilekçesi ekine eklenmelidir.
Bu belgelerin yanı sıra, davanın konusuna göre ilgili kanunlara ve yönetmeliklere uygun diğer belgeler de gerekebilir.
Menfi tespit davası açmak için avukat tutmak zorunlu mudur?
Menfi tespit davası açmak için avukat tutmak zorunlu değildir. Ancak, davanın ve hukuki süreçlerin karmaşıklığı nedeniyle bir avukatın yardımı gerekebilir. Ayrıca, mahkeme önünde etkili bir şekilde savunma yapmak ve haklarınızı korumak için bir avukatın desteği önemlidir. Bu nedenle, bir avukatla çalışmak genellikle daha güvenli bir seçenektir.
Menfi tespit davası ne kadar sürer?
Menfi tespit davasının süresi, davanın karmaşıklığı, delillerin toplanması, tarafların talepleri ve mahkeme iş yükü gibi faktörlere göre değişebilir. Bu nedenle, davanın ne kadar süreceği kesin olarak belirtilmesi mümkün değildir.
Menfi tespit davası açmanın maliyeti nedir?
Menfi tespit davası açmanın maliyeti, davanın parasal değeri ve delil durumu gibi faktörlere göre değişebilir. Davanın açılması için adliyeye ödenmesi gereken harçlar, avukatlık ücreti, delil tespiti için gerekli masraflar ve diğer masraflar nedeniyle maliyetler artabilir. Bu nedenle, her durum için belirli bir maliyet belirtmek mümkün değildir. Ancak, avukatınızla görüşerek davanın maliyeti hakkında bilgi alabilirsiniz. Ayrıca, yargılama sonucunda kazanan tarafın tüm masraflarının kaybeden tarafa yükletilmesi de mümkündür.
Menfi tespit davası açılırken nelere dikkat edilmelidir?
Menfi tespit davası açarken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar şunlardır:
1. Hukuki danışmanlık alınması: Menfi tespit davası, hukuki bir süreçtir ve doğru şekilde açılması için hukuki danışmanlık alınması önemlidir.
2. Delillerin toplanması: Menfi tespit davası açılacak olan durumun ispatı için gerekli olan delillerin toplanması ve bu delillerin davaya sunulması gerekmektedir.
3. İstek konusunun açık ve net belirtilmesi: Menfi tespit davası açılırken istek konusunun açık ve net bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir.
4. İlgili belgelerin tam ve doğru şekilde sunulması: Menfi tespit davası açılacak olan durumla ilgili belgelerin tam ve doğru şekilde sunulması, davaya olan güveni arttıracaktır.
5. Davaya ilişkin süreçlerin takip edilmesi: Davanın açılması sonrasında süreçleri takip etmek, gerekli evrakların zamanında teslim edilmesi ve duruşma tarihlerinin takip edilmesi önemlidir.
6. Uygun savunmanın hazırlanması: Karşı tarafın savunması doğrultusunda uygun savunmanın hazırlanması, davanın kazanılmasına yardımcı olabilir.
Menfi Tespit Davası Hangi Mahkemede Açılır?
Menfi tespit davalarında yetkiyi düzenleyen İ.İ.K. madde 72 ye göre menfi tespit ve istirdat davaları, icra takibinin yapıldığı yer mahkemelerinde açılabileceği gibi davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemelerinde de açılabilir.
İ.İ.K. madde 72 de görüleceği üzere menfi tespit davaları için iki yetkili mahkemeden birincisi icra takibinin yapıldığı yer mahkemeleri, ikincisi ise davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemeleridir. Henüz icra dosyası açılmadan ikame edilen menfi tespit davaları için hem İ.İ.K. madde 72/8, hem de H.M.K. madde 6 uyarınca davalı alacaklının ikametgahında bulunan mahkemelerin yetkili olduğu tartışmasızdır.
Menfi tespit davalarında eğer icra takibi açılmışsa yukarıda belirtilen davalı alacaklının ikametgahı mahkemeleri yetkili olduğu gibi icra takibinin açıldığı yer mahkemeleri de İ.İ.K. madde 72/8 uyarınca yetkilidir. Bununla birlikte menfi tespit davasının açılmasından sonra icra takibi yapılması, icra takibi yapılan yer mahkemelerini yetkili kılmaz. Çünkü yetkili mahkeme davanın açıldığı tarihteki duruma göre belirlenir.
Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar Şartı
1. Dava Şartı Olarak Hukuki Yarar:
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.’nun 114. maddesinde hukuki yarar, dava şartı olarak kabul edilmiştir. Hakkı ihlal edilen bir kişi davacı olarak mahkemeye başvurup hukuki korunma talep edebilir. Ancak davacının, hukuki korunma talep edebilmesi için korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir.
Davacının dava hakkına sahip bulunması mahkemeden hukuki koruma isteyebilmesi için yeterli değildir. Dava açan kişinin ayrıca dava açmakta hukuki bir yararı bulunmalıdır. Kural olarak inşai davalarda ve eda davalarında hukuki yararın bulunduğu varsayılır. Davacı bu tür davalarda hukuki yararının bulunduğunu bildirmek ve ispat etmekle yükümlü değildir. Ancak şüphe halinde hukuki yararın mevcut olup olmadığı inceleme konusu yapılır.
Tespit davalarında bu arada menfi tespit davasında davacının davanın açılmasında hukuki yararı bulunmalıdır. Davacı, menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmeli, açıklamalı ve gerekirse ispat etmelidir. (Kuru Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, c.II.s.1368; Hanağası Emel; Davada Menfaat, Ankara, 2009,s.314)
Davacı, menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğunu ispat edemezse dava, dava şartı olan hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmelidir.
2. Takipten Önce Açılan Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar:
Menfi tespit davası, icra ve iflas kanununda 538.sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle 72.maddede düzenlenmiştir. Değişiklikten önce maddede sadece istirdat davasına yer verilmiştir.
Borçlunun, bir alacaklının kendisinden bir hak veya alacak talep etmesi üzerine ileri sürülen hak veya alacağın doğmadığını ve doğduktan sonra sona erdiğini tespit ettirmek amacıyla açtığı tespit davasına menfi tespit davası denir.
Menfi tespit davası icra takibinden önce açılabildiği gibi icra takibinden sonra da açılabilir. Takipten önce menfi tespit davası açılabilmesi için borçlunun borcu olmadığının hemen tespitinde korunmaya değer bir hukuki yararı bulunmalıdır. (Kuru Baki; İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s 24) Borçlu maddi hukuk bakımından ödemekle yükümlü olmadığı bir alacak talebiyle karşılaşmışsa menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir.
Takipten önce açılan menfi tespit davasında borçlunun hukuki durumu tehlikede ise veya taraflar arasındaki hukuki ilişki belirsizlik içeriyorsa ve açılacak dava sonucunda verilecek kararla belirsizlik ortadan kalkacaksa hukuki yararın mevcut olduğu kabul edilmelidir (Görgün L. Şanal, İcra Hukukunda Menfi Tespit Davası, Ankara 1977,s 62). Alacaklının ihtarname keşide ederek alacağını talep etmesi halinde sadece alacağını talep etmesi bu ihtarın talebin ciddiliğini ortaya koyduğu kabul edilemez. Bu durumda davacı, borçlunun, menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının tespiti için alacaklının elinde bulunan belgenin niteliğinin tespit edilmesi gerekir. Örneğin; alacaklı ihtarında hiçbir belgeye dayanmadan alacak talebinde bulunmuşsa bu ihtar üzerine menfi tespit davası açmakta borçlunun hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira borçlu alacaklının hiçbir belgeye dayanmadan başlattığı ilamsız takibe itiraz etmek suretiyle takibi durdurmak olanağına sahiptir. (13 H.D. 07.03.1991, 90-8599/2609)
Alacaklının elinde bir senet veya İİK.nun 68.maddesinde sayılan belgelerden biri bulunuyorsa borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edilmelidir.
3. Takipten Sonra Açılan Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar:
Borçlunun, icra takibinden önce menfi tespit davası açılabileceği gibi icra takibinden sonra da bu davayı açabileceğini yukarıda belirtmiştik.
İİK.nun 72.maddesinin 3.fıkrasında bu olasılık düzenlenmiştir. Böyle bir ayrım yapılmasının en önemli nedeni açılacak menfi tespit davasında davacı borçlunun icra takibini ihtiyati tedbir yoluyla durdurabilip durduramayacağıdır. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında davacı borçlu, devam eden takibi ihtiyati tedbirle durduramamakta, sadece %15 teminat ödeyerek icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmesini ihtiyati tedbirle önleyebilmektedir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında hukuki yararın belirlenmesi icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına göre daha kolaydır. Ancak ödeme emrine itiraz, süresi içinde açılacak menfi tespit davası ile ilamsız icra takibinin itirazla durdurulmasından sonra açılacak menfi tespit davasında hukuki yararın mevcut olup olmadığını tespit etmek ise zordur.
4. Ödeme Emrine İtiraz Süresi İçinde Açılan Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar:
Alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapması halinde borçlunun şikayet ve itirazı kural olarak takibi durdurmadığı için borçlunun itiraz süresi içinde menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır.
Alacaklının genel haciz yoluyla ilamsız takip yapması halinde ödeme emrini alan borçlu ödeme emrine itiraz süresi içinde ödeme emrine itiraz edebilir veya menfi tespit davası açabilir veyahut her iki yola birlikte başvurabilir.
Genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız takipte alacaklı herhangi bir belgeye dayanmamışsa borçlu ödeme emrine yapacağı itirazla takibi durdurabileceğinden ve takibin devamı için alacaklının itirazın kaldırılmasını veya itirazın iptali yoluna başvurması halinde kendisini savunabileceğinden borçlunun bu durumda menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. (Görgün L. Şanal, İcra Hukukunda Menfi Tespit Davası, Ankara 1977,s 62)
Alacaklı genel haciz yoluyla ilamsız icra takibinde adi senede veya kambiyo senedine dayanmışsa ve borçlu takibin dayanağı olarak gösterilen senetteki imzaya itiraz edebilecek durumda ise menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira borçlu imzaya itiraz ederek ilamsız takibi durdurabilir. Alacaklının itirazının geçici kaldırılmasını talep etmesi durumunda ise kendisini savunabilir. İtirazın geçici kaldırılmasına karar verilmesi halinde ise İİK.nun 69.maddesi uyarınca borçtan kurtulma davası açabilir.
Alacaklının adi senet, kambiyo senedi veya İİK.nun 68.maddesinde sayılan belgelerden birine dayanarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine geçmesi halinde, borçlu borca itiraz edebilecek durumda ise menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir. Zira bu durumda alacaklı itirazın kesin kaldırılmasını (İİK.m.68) talep ederek takibin devamını sağlayabilir. (Bu durumda elinde takip dayanağı belgeyi hükümden düşürecek bir belgeye sahip olan borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmektedir. Bkz.Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s.42-43; Türk, Ahmet :Menfi Tespit Davası, Ankara, 2006, s. 190)
5. Ödeme Emrine Süresinde İtiraz Eden Borçlunun Açtığı Menfi Tespit Davasında Hukuki Yarar:
Genel haciz yoluyla ilamsız takibe süresinde yapılan itiraz üzerine takip durur (İİK.m.66). Takibin dayanağı belge itirazın kesin kaldırılmasını (İİK.m.68, 68 a) sağlayan belgelerden ise borçlunun itirazdan sonra menfi tespit davası açmakta hukuki yararı vardır. Zira alacaklı itirazın tebliğinden itibaren 6 ay içinde icra hukuk mahkemesine başvurarak itirazın kesin kaldırılmasını sağlayabilir. Bu durumda borçlunun mallarının haczedilmesi ve satılması tehlikesi bulunmaktadır. Borçlunun bu durumda açtığı menfi tespit davasını kazanması halinde lehine %40 tazminata karar verilmemelidir. İİK.nun 72/5.maddesine göre borçlu yararına tazminata hükmedilmek için borçluya menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Oysa itirazla takip durduğuna göre borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan bir takibin mevcut olduğu kabul edilemez.
5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 138/4.maddesine göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun alacaklı olduğu ve İcra ve İflas Kanunu uyarınca yapılan takiplerde itirazlar satış dışında takip işlemlerini durdurmaz. Fonun başlattığı ilamsız takiplerde itiraz sadece satışı durdurduğundan borçlunun mallarının haczedilmesi önlenemeyeceğinden haciz tehdidi altında bulunan borçlunun takibin herhangi bir belgeye dayanmaması halinde bile menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edilmelidir.
Ödeme emrinin süresinde itiraz ederek durduran borçlunun alacaklının itirazının giderilmesi için herhangi bir yola başvurmasından önce açtığı menfi tespit davasında hukuki yararı bulunup bulunmadığı uygulamada tereddütlere neden olmuştur.
Yargıtay bazı kararlarında ödeme emrine itiraz eden borçlunun icra takibi mevcut olduğu sürece borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu kabul etmiştir;
“Borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durması alacaklının takibe devam etmeyeceği anlamına gelmez. İtiraz icra takibini ortadan kaldırmaz.
Kaldı ki, icra takibinde önce de menfi tespit davası açılması mümkün olduğuna ve davalı alacağın varlığını bu davadan önce iddia etmiş bulunmasına göre, bu davanın iddia ve savunma çerçevesinde incelenerek esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı nedenle mahkemece ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (11. H.D. 30.11.1982, 6501/7252)
“Davalı tarafından davacı aleyhine 10.12.2007 tarihinde başlatılan ilamsız takibin, davacının süresi içinde ödeme emrine itirazı üzerine 03.01.2008 tarihi itibariyle durduğu, davacının, henüz davalı alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılmasını beklemeden menfi tespit istemiyle 24.03.2008 tarihi itibariyle eldeki bu davayı açtığı anlaşılmaktadır. Yapılan bir icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından, borçlunun, itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim söz konusu bu halde, yapılan itiraz üzerine takip durmuşsa da, “ takibe itiraz” sadece takip hukuku ile ilgili bir sonuç olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurmaz. Bu itibarla borçlu, “itirazın iptali” davası için alacaklıya tanınan bir yıl gibi uzun bir süreyi beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Kaldı ki, yapılmış bir icra takibi olmadan da borç tehdidi altına olan kişinin menfi tespit davası açabileceği, İcra İflas Kanununun 72/2.maddesinde açıkça düzenlenmiştir. O halde dava konusu olayda, hakkında başlatılan takibe itiraz eden borçlu davacının, kendisine karşı bir itirazın iptali davası açılmasını beklemeden iş bu menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü işin esasının incelenmesi gerekirken,aksine düşüncelerle hukuki yarara ilişkin “dava şartı” yokluğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” (13. H.D. 19.10.2009,5267/11668; YKD 2010/3,s.451-452)
Yargıtay bazı kararlarında ise genel haciz yoluyla takibe itiraz eden borçlunun takip dayanağı belgenin İİK.nun 68.maddesinde sayılan belgelerden olmaması halinde menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını kabul etmiştir;
“İİK.nun 72.maddesi uyarınca borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığının ispat için menfi tespit davası açılabilir”. Uygulamada bunun ilk şartı olarak ödeme emrine itiraz edilmemesi suretiyle takibin kesinleşmiş olması aranmaktadır. Şu var ki, bu kuralın istisnası olarak bilimsel öğretiye göre, alacaklının eline İİK.nun 68’de yazılı itirazın kesin kaldırılmasını sağlayacak nitelikte bir belge Yoksa, borçlunun menfi tespit davası açmakta korunmaya değer ve güncel bir hukuksal yararı yoktur. Çünkü borçlu, alacaklının kendisine karşı yapacağı ilamsız takipte ödeme emrine itiraz etmek suretiyle takibi durdurabilir (İİK.mad.68) : Bunun üzerine elinde İİK.nun 68’de yazılı belge bulunmayan alacaklı itirazın iptali davası açabilir ve borçluda bu davaya karşı vereceği cevap lahiyasında borçlu olmadığı savunmasını ileri sürebilir. (Bkz.Sıtkı Akyazan,İcra veİflas Kanunundaki Yeni ve Değişik Hükümleri Üzerinde İnceleme ve Açıklamalar,Ank.1965, sh.61 Postacıoğlu, İlhan:İcra Hukuku Esasları ; 4.baskı ,İst.1982.sh.257, dipont:23; Uyar Talih:İcra Hukukunda Olumsuz Tespit ve Geri Alma Davaları, 2.baskı,sn.6; Kuru, Baki Menfi Tespit ve İstirdat Davası, Ank, 2003, sh.26,27).
Menfi Tespit Davasında İspat Yükü
Menfi tespit davası, bir hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğunun tespit edilmesi amacıyla açılan bir davayı ifade eder. Bu davada, davacı (borçlu) davalının (alacaklı) iddia ettiği hukuki ilişkiyi (örneğin borcu) inkar ediyor ve böylece bu ilişkinin hiç doğmadığını ileri sürüyorsa, ispat yükü davalıya (alacaklıya) düşer. Çünkü hukuki ilişkinin varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü de davalı alacaklıya düşer.
Ancak, davalı alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Yani, davacı borçlu, senedin karşılıksız kaldığını ileri sürerek bu iddiayı ispat etmek zorundadır.
HMK’nın 201. maddesi, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilemeyeceğini belirtir. Bu tür hukuki işlemler ancak senetle ispat edilebilir.
HMK’nın 203. maddesi, hangi hallerde tanık dinlenebileceğini açıklar. Buna göre, aile üyeleri arasındaki işlemler, teamül olarak yerleşmiş olan hukuki işlemler, yangın, deniz kazası veya deprem gibi senet alınmasının imkansız olduğu hallerde yapılan işlemler, irade bozukluğu veya aşırı yararlanma iddiaları, muvazaalı işlemler veya senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları gibi durumlarda tanık dinlenebilir.