Tedbir Nafakası Nedir?
Aile içinde bir kişinin maddi sıkıntıya düşmesi durumunda, ona yardım etmek hem ahlaki hem de dini bir sorumluluktur. Ancak bu sorumluluk yalnızca tavsiye niteliği taşır ve yasal bir kurala bağlanmadığı sürece etkisiz kalır. Bu nedenle, aile üyelerinin birbirlerine yardım etme düşüncesi devlet tarafından yasal bir yükümlülük olarak tanımlanmıştır.
Tedbir nafakası, kanundan doğan bir borç olan bakım nafakasının bir türüdür. Genellikle, hâkim tarafından re’sen ya da talep hâlinde hükmedilir ve alacak hâlini alır. Aile düzenini korumak ve aile içindeki bireylerin muhtaç duruma düşmesini önlemek için TMK’da belirtilen kişiler arasında nafaka yükümlülüğü getirilmiştir. Nafaka kavramı, TMK’da bakım nafakası ve yardım nafakası olarak ikiye ayrılmaktadır. Bakım nafakası, tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakasından oluşur. Tedbir nafakası ise TMK’da iki şekilde sınıflandırılmıştır: bağımsız tedbir nafakası ve geçici tedbir nafakası.
Eşler, evlilik birliğinin giderlerine kendi emek veya güçleri oranında katılmakla yükümlüdür. Eşlerden biri, evlilik birliği devam ederken eşiyle birlikte yaşamaya devam eden veya ayrı yaşayan ve haklılığını ispat eden kişi, tedbir nafakası talep edebilir. TMK, eşlerin evlilik birliği giderlerine katılma yükümlülüğünü ihlal etmeleri durumunda, tedbir nafakası talep etme hakkını eşitlikçi bir yaklaşımla her iki eşe de tanımıştır. Tedbir nafakası, kadın ya da erkek ayrımı yapılmaksızın eşler veya çocukları için talep edilebilir.
Bağımsız tedbir nafakası davasında, hâkim tarafından re’sen tedbir nafakasına hükmedilmez. Eşler, evlilik birliğine müdahale edilmesini ve hâkimin kendi lehlerine veya çocukların yararına tedbir nafakası talep etmelerini istiyorlarsa, mahkemeye başvurmak zorundadırlar. Bağımsız tedbir nafakası, sadece dava yoluyla talep edilebilir.
Eşler, boşanma davalarında TMK uyarınca yoksulluk, iştirak ve tedbir nafakası talep edebilirler. Lehine nafakaya hükmedilmesini isteyen eş, hâkimden talepte bulunurken, tedbir nafakası talep ettiğini, nafakanın miktarını, başlangıç tarihini ve varsa bitiş tarihini, kendisi veya müşterek çocuk için mi nafaka talep ettiğini açık ve net bir şekilde belirtmelidir. Talep bu hususları açık ve net olarak belirtmezse, hâkim başvuran tarafa bu hususları açıklattırmalıdır. Hâkim, eş lehine talep edilen nafaka miktarı hususunda, taleple bağlılık ilkesi gereği talep edilen miktarı aşacak şekilde nafakaya hükmedemez.
Yoksulluk ve iştirak nafakası, verilen boşanma hükmünün bir parçasıdır. Bu nedenle, boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekmektedir. Yargıtay kararına (Yargıtay 8. HD., Esas No: 2017/11280, Karar No: 2017/7864, Tarih: 29.05.2017) göre, yoksulluk ve iştirak nafakasının nafaka yükümlüsünden talep edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekmektedir. Ancak tedbir nafakasına hükmedilebilmesinin koşulu, resmi bir evlilik birliğinin varlığıdır.
Boşanma hükmü kesinleşmeden önce, eşlerin ve çocukların barınmaları, geçimleri ve bakımları hakkında hâkim, tarafların taleplerini beklemeden ivedi şekilde önlemler almakla yükümlüdür. Geçici önlemlerden biri de tedbir nafakasıdır ve eşlerin geçimlerinin ve barınmalarının sağlanmasında önemli bir rol oynar. Tedbir nafakası, kanundan doğan bir borç niteliğindedir ve eşlerin ve ortak çocuklarının bakımı, geçimi ve malların yönetimi gibi konuları kapsar.
Eşler birbirlerine karşı boşanma ya da ayrılık davası açtıklarında, ayrı yaşama hakkını kazanırlar ve hâkim kararı gerekmez. Ancak, ayrı yaşamayan eş lehine tedbir nafakası hükmedilemez. Boşanma davasında ayrı yaşama haklılık aranmaz. Eşler, ayrı bir ikametgâh adresine kayıt olarak, farklı bir konutta oturmayı tercih edebilirler. Ayrı yaşamayı tercih eden eş, maddi imkânlarının kısıtlı olması durumunda, diğer eşten geçinmesine, barınmasına ve gereksinimlerinin karşılanmasına yeter miktarda tedbir nafakası talep etme hakkına sahiptir.
Boşanma ya da ayrılık davası açıldığında, hâkim, tarafların talebine ihtiyaç duymadan gerekli önlemleri alabilir. Tedbir nafakası için kusur durumu önemli değildir ve hâkim, mağdur taraf lehine gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Buna rağmen, tedbir nafakası alacaklısının boşanma sebepleri içerisinde kusurlu olduğu düşünülse bile lehine tedbir nafakasına hükmedilebilir.
Eşler arasında lehine nafakaya hükmedilen eşin gelirinin olması veya ekonomik durumunun nafaka yükümlüsü eşten daha iyi olması, nafakaya hükmedilmesine engel değildir. Ancak, bu durum nafaka miktarına etki edebilir. Ayrı yaşayan eşin kira, elektrik, su, sağlık vb. giderlerine diğer eş de katılmak zorundadır.
Nafaka yükümlüsünün tutuklu olması, hükümlü bulunması, işsiz olması, asker olması veya akıl hastalığı bulunması, tedbir nafakasına hükmedilmesine engel değildir. Tedbir nafakasına hükmedilirken, yükümlünün paraya çevrilebilecek malvarlığı veya başka bir geliri varsa, bu durum dikkate alınır. Ancak, tutuklu, hükümlü veya akıl hastası olan kişilerin nafaka ile yükümlü tutulmaları için paraya çevrilebilecek malvarlığı veya başka bir gelirlerinin bulunması gerekmektedir. Aynı şekilde, askerde olan kişilerin de nafaka ile yükümlü tutulmaları için paraya çevrilebilecek malvarlığı veya başka bir gelirlerinin bulunması gerekmektedir.
Eşler arasında boşanma veya ayrılık davası açıldığında, nafaka talep eden eşin kendi kusuru ile çalışmaktan imtina etmesi durumunda, hâkim, eşin çalışıyor olsa ortalama ne kadar kazanacağını belirleyerek nafakaya hükmedebilir. Ancak, nafaka yükümlüsü konumunda olan eşin sağlıklı ve çalışmaya engel bir durumunun olmadığı hâlde, sırf nafaka ödememek için işten çıkması veya kendisini sigortasız göstererek çalışması durumu sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu durumlarda, hâkimin durumu dikkatli bir şekilde inceleyerek karar vermesi gerekmektedir. Yargıtay kararlarına göre, nafaka yükümlüsünün geliri bu tür durumlarda araştırılmalı ve buna göre karar verilmelidir.
Boşanma veya ayrılık davalarında, tedbir nafakasına eş ve çocuk için ayrı ayrı hükmedilmesi gerekmektedir. Davayı kimin açtığının, tedbir nafakasına hükmedilmesi açısından bir önemi bulunmamaktadır. Her iki taraf da, hâkimden kendi lehine veya yanında birlikte yaşadığı çocuk lehine önlem almasını talep edebilir.
Boşanma Yada Ayrılık Davası Dışında Bağımsız Tedbir Nafakası
Bağımsız tedbir nafakası, mahkemeden talep edilen ve hâkim tarafından şartların varlığı araştırılan, hükmün kurulmasıyla birlikte şartların varlığı devam ettiği sürece nafaka yükümlüsünün ödemek zorunda olduğu bir nafaka türüdür.
Tedbir nafakası, kanunda evlilik birliğinin korunması amacıyla düzenlenmiştir ve iki şekilde talep edilebilir. Eşler birlikte yaşarken (TMK m. 196) veya ayrı yaşarlarken (TMK m. 197), tedbir nafakası isteyebilirler.
Evlilik birliği içindeki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması amacıyla, taraflar TMK’nın 195. maddesinin birinci fıkrasına göre, tek başlarına veya birlikte hâkimden önlemler talep edebilirler.
Boşanma Yada Ayrılık Davalarında Tedbir Nafakası
Geçici tedbir nafakası, boşanma, ayrılık veya evliliğin iptali davalarıyla birlikte istenebilir ve davaların kesinleşmesiyle sona erer.
Boşanma veya ayrılık davaları açıldığında (TMK m.169), hâkim, tedbir nafakasının şartlarının var olup olmadığını re’sen incelemekle yükümlüdür. Taraflar da hâkimden tedbir nafakasına hükmetmesini talep edebilirler. Ancak, TMK m.169’da düzenlenen tedbir nafakası, dava başlangıcı ile davanın kesinleşmesi arasındaki süre ile sınırlandırıldığı için geçici niteliktedir.
Önleyici Tedbir Nafakası
AKDK’da, koruyucu tedbirler ve önleyici tedbirler olmak üzere iki türlü tedbir düzenlenmektedir. Tedbir nafakası ise AKDK m.5/IV’te düzenlenmiştir. Bu tedbir, niteliği itibariyle hâkim tarafından verilen önleyici tedbir kararıdır ve TMK’da düzenlenen tedbir nafakasından farklıdır. Tedbir nafakası, şiddete maruz kalma veya şiddet tehlikesi altında bulunma durumlarında talep edilebilir.
AKDK’da şiddetin tanımı, m.2’de yapılmıştır. Buna göre, şiddet; fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı ifade eder.
Tedbir nafakası talep edebilecek kişiler, m.1’de belirtilmiştir. Buna göre, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurları tedbir nafakası talep edebilirler.
Nafaka yükümlüsü ise Kanun tarafından şiddet olarak kabul edilen fiilleri gerçekleştiren veya gerçekleştirme tehlikesi bulunan ve aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan veya katkıda bulunan kişidir.
Tedbir kararı vermekle görevli mahkeme, aile mahkemesidir. Yetkili yer ise tedbir kararını en çabuk verebilecek yer aile mahkemesidir. Aile mahkemesi hâkimi, talep üzerine veya ihtiyacın tespiti hâlinde re’sen tedbir nafakasına hükmedebilir.
Hâkim, şiddetin varlığının veya şiddet tehlikesinin önlenmesine ilişkin tedbir nafakası hükmederken, TMK kapsamında daha önce hükmedilmiş bir tedbir nafakasının olup olmadığını re’sen araştırmakla yükümlüdür. Eğer daha önce verilmiş bir tedbir nafakası yoksa, mağdur lehine tedbir nafakası hükmedilebilir.
Tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için şiddetin veya şiddetin uygulanma tehlikesinin varlığı yeterlidir ve bu hususlarda delil ve belge aranmaz. Tedbir nafakası, önleyici tedbir niteliği taşıdığı için geciktirilmeden derhal verilmelidir.
Hâkim tarafından verilen tedbir nafakası kararı, nafaka alacaklısına ve yükümlüsüne tefhim veya tebliğ edilir. İlk olarak en fazla 6 aylık süre için verilen tedbir nafakası, tedbire neden olan eylemlerin devamı hâlinde hâkim tarafından re’sen ya da talep üzerine uzatılabilir, değiştirilebilir veya kaldırılabilir.
Nafaka kararlarının yerine getirilmemesi hâlinde, nafaka yükümlüsüne karşı 3 ila 10 gün arasında zorlama hapsi uygulanabilir. Tedbir kararına aykırılığın tekrarlanması hâlinde, zorlama hapsi 15 ila 30 gün arasında uygulanabilir. Ancak, zorlama hapsi toplamda altı ayı geçemez. Nafaka yükümlüsü, tedbir nafakası kararına karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık itiraz süresine sahiptir. İtiraz sonrası verilen mahkeme kararı kesindir. Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, uygulanmasına engel teşkil etmez.
Tedbir nafakasına ilişkin karar, re’sen hâkim tarafından nafaka alacaklısı veya yükümlüsünün yerleşim yerindeki icra müdürlüğüne de tebliğ edilir. Nafaka yükümlüsü, Sosyal Güvenlik Kurumu ile bağlantılıysa, icra müdürlüğü, nafaka alacağını nafaka yükümlüsünün aylık, maaş veya ücretinden tahsil edebilir.
Kanun kapsamında hükmedilen tedbir nafakası, tedbirin geçerli olduğu döneme ilişkin olarak verilir. Bu nedenle, diğer davalarda verilen tedbir nafakasının tahsilinde tekerrüre neden olmaz. İcra müdürlüğünün gerçekleştirdiği tahsil işlemlerinden doğan posta giderleri, suçüstü ödeneğinden karşılanır.
Tedbir nafakası, farklı kanunlarda da düzenlense de Türk hukuk sisteminde aslında iki farklı başlık altında karşımıza çıkar. Bunlar, TMK’da düzenlenen tedbir nafakası ve AKDK kapsamında düzenlenen tedbir nafakasıdır.
Nafaka borcu, diğer borç kaynaklarından farklı olarak ödenmediği takdirde nafaka yükümlüsü hakkında mahkeme tarafından tazyik hapsine karar verilebilmesi, verilen cezanın paraya çevrilememesi ve ertelenememesi gibi özelliklere sahiptir. Tedbir nafakası borcu da ödenmediği takdirde aynı şekilde nafaka yükümlüsü aleyhine yaptırım uygulanabilir.
Tedbir Nafakası Miktarı Nasıl Belirlenir?
Tedbir nafakası davalarında, eşlerin evlilik birliği giderlerine yapacakları katkı belirlenir. TMK’nun 186. maddesi, eşleri evlilik birliği giderlerine emek ve malvarlıkları ile katılmakla yükümlü tutar. Bu nedenle, davacı tarafın gelirinin olması veya davalı taraftan daha fazla kazanç sahibi olması, lehine nafakaya hükmedilmesine engel teşkil etmez.
Yargıtay, nafaka miktarının hesaplanmasında eşlerin bir arada yaşarken var olan hayat seviyelerini üst sınır, eşlerin yaşamlarını idame ettirebilmeleri için asgari düzeydeki ihtiyaçlarını ise alt sınır olarak kabul eder.
Tedbir nafakası davalarında, evlilik birliği hukuken korunur ve eşlerin yükümlülükleri devam eder. Hâkim, davacı tarafın haklılığını araştırırken, tarafların sosyal ekonomik durumunu da araştırmak zorundadır. Bu amaçla mal müdürlükleri, trafik şube müdürlüğü, tapu müdürlüğü, belediyeler, banka müdürlükleri vb. kurumlardaki bilgilere ulaşarak, tarafların ekonomik durumları net bir şekilde ortaya konulmalıdır.
Davalı tarafın işsiz olması, aleyhine tedbir nafakasına hükmedilmesine engel değildir. Ancak, davalının sağlık sorunları nedeniyle çalışamıyor olması ve paraya çevrilebilecek bir malvarlığı da bulunmuyorsa, aleyhine nafakaya hükmedilmesi mümkün değildir. Aynı şekilde, davalı eşin askerde olması veya akıl rahatsızlığı bulunması durumunda da, eğer kişinin geliri ve paraya çevrilebilecek malvarlığı bulunmuyorsa, davalı eş aleyhine nafakaya hükmedilmesi doğru değildir.
Tedbir nafakası davası açıldığında, eşlerin birlikte kira, elektrik, su, sağlık, yiyecek, içecek gibi giderlere güçleri elverdiğince katılmaları gereklidir. Davacı eşin gelirinin olması durumunda lehine nafakaya hükmedilebilir. Aksi takdirde, davacı eş, tek başına giderleri karşılamak zorunda kalabilir ki, bu aile kurumunun yapısına ters düşer.
Taleple bağlılık ilkesi uyarınca eş lehine tedbir nafakasına hükmedilirken, hâkim talep miktarını aşacak şekilde karar veremez. Ancak, hâkim talep edilen miktarın altında tedbir nafakasına hükmedebilir. Taraflar arasında tedbir nafakasının miktarına ilişkin bir anlaşma varsa, hâkim yapılan anlaşma doğrultusunda karar vermelidir. Taraflar arasında anlaşma yoksa, hâkim tarafların sosyal ekonomik durumlarını araştırarak hakkaniyet ilkesi uyarınca bir nafaka miktarına hükmedebilir.
Yargıtay kararlarına göre, davalı kocanın gelirinin davalı kadından daha az olması, davalı kocayı ortak giderlere katılma yükümlülüğünden kurtarmaz. Eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerini ayrı yaşarken de sürdürmeleri için, tedbir nafakası miktarının belirlenmesinde bu hayat seviyesi dikkate alınabilir. Ancak, bu hayat seviyesi belirleme sürecinde, tarafların gelir durumları, malvarlıkları ve diğer sosyal ekonomik faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca, tedbir nafakası kararı verildikten sonra, tarafların gelir durumları ve diğer sosyal ekonomik faktörlerdeki değişiklikler dikkate alınarak nafaka miktarında değişiklik yapılabilir. Taraflardan birinin gelir durumunda önemli bir değişiklik olması durumunda, diğer taraf, mahkemeye başvurarak nafaka miktarının yeniden belirlenmesini talep edebilir.
Sonuç olarak, tedbir nafakası, boşanma davası sürecinde ekonomik olarak güç durumda kalan eşin geçimini sağlamak amacıyla verilen bir karardır. Nafaka miktarının belirlenmesinde, tarafların gelir durumları, malvarlıkları ve diğer sosyal ekonomik faktörler dikkate alınmalıdır. Tarafların gelir durumlarındaki değişiklikler dikkate alınarak nafaka miktarında değişiklik yapılabilir.
Tedbir Nafakasının Artırımı, Azaltılması ve Kaldırılması
Eşler, TMK’nun 200. maddesi uyarınca, ekonomik ve sosyal durumlarındaki değişiklikler nedeniyle tedbir nafakasının artırılması, azaltılması veya kaldırılması için dava açabilirler. Bu bağımsız bir davadır ve nafakaya hak kazanılan ilk davadan ayrıdır. Hâkim, nafaka miktarında re’sen karar veremez, ancak tarafların talebiyle miktarı değiştirebilir.
Tedbir nafakasının hesaplanmasında, eşlerin evliyken yaşadıkları hayat seviyeleri esas alınır. Hâkim, hakkaniyet ilkesi uyarınca, davacı ve davalının haklarını gözeterek, orantılı bir şekilde karar vermelidir. Nafaka miktarının artırılması talebi durumunda, hâkim, tarafların gelir seviyelerini araştırmalı ve iki tarafın da yaşamlarını göz önünde bulundurarak karar vermeli. Tedbir nafakasının miktarında değişiklik yapılabilmesi için, hükmedildiği tarihten itibaren, eşlerin sosyal ve ekonomik durumlarında önemli ve sürekli bir değişiklik olması gerekmektedir.
Nafaka, belirlenen süresinin dolmasını beklemeksizin, değişen koşullar nedeniyle miktarının artırılması, azaltılması veya kaldırılması talep edilebilir. Nafaka alacaklısı, giderlerinin arttığını, mevcut ödenen miktarın enflasyon karşısında yetersiz kaldığını ve davalı tarafın gelirinin güncel nafaka miktarını karşılayabilecek düzeyde olduğunu iddia ediyorsa, bunu ispatla yükümlüdür.
Nafaka alacaklısı, davalının gelirinde önemli bir artış olduğunu iddia ederek lehine hükmedilen nafaka miktarında yüksek bir artış talep edebilir. Ancak, bu talepte iki hususa dikkat edilmelidir: nafaka isteyen eşin koşulları hala varlığını koruyor olmalı ve davalının gelirinde ciddi bir artış söz konusu olmalıdır. Hakkaniyet ilkesi uyarınca, hâkim takdiri ile belirlenecek miktarda artırım kararı verilebilir. Eğer nafaka yükümlüsünün gelirinde önemli bir artış yoksa, artış miktarı Türkiye İstatistik Kurumu’nun yıllık üretici fiyatları endeksi oranına göre hesaplanmalıdır.
Tedbir nafakasının artırılması için açılan davada, nafaka miktarında değişiklik yapılabilmesi için nafaka alacaklısının hala tedbir nafakasına hak kazanabilme koşullarını taşıması gerekmektedir. Nafaka talebi için haklılığı sona ermiş olan nafaka alacaklısı, nafakanın artırılmasına hak kazanamaz.
Nafaka yükümlüsü de gelirinin düştüğünü veya nafaka alacaklısının artık nafaka alabilme koşullarının ortadan kalktığını iddia ederek, nafakanın azaltılması veya kaldırılması için dava açabilir. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının değişmesi, nafaka alacaklısının evlilik dışı birliktelik yaşamaya başlaması ve geçimini birlikte yaşadığı kişi tarafından karşılanması, nafaka alacaklısı ile birlikte yaşayan çocuğun nafaka yükümlüsü ile yaşamaya başlaması veya ergen olması gibi durumlarda, nafaka yükümlüsü nafakanın azaltılması veya kaldırılması talebinde bulunabilir. Ancak, nafaka yükümlüsü, nafaka alacaklısının çalışmaya başladığını veya gelirinin kendisinden daha fazla olduğunu iddia ederek nafakanın kaldırılmasını talep edemez. Evlilik birliği devam ettiği sürece, eşlerin giderlere katılma yükümlülüğü de devam eder.
Hakim, nafakanın miktarındaki değişikliğe dair vereceği kararda hem eş hem de çocuk için yapılan değişiklikleri ayrı ayrı belirtmelidir. Nafakanın değiştirilmesi için açılan davada, hak düşürücü süre veya zamanaşımı yoktur. Nafaka yükümlüsü tarafından nafakanın kaldırılması için açılmış bir dava varsa, nafakanın artırılması için sonradan açılan dava bekletici mesele yapılabilir.
Nafaka değişikliği için açılan davalar, önlem kararını veren aile mahkemesi tarafından görülür. Eşlerin her ikisinin de yerleşim yerleri değiştiyse, yetkili mahkeme, eşlerden birinin yeni yerleşim yerindeki aile mahkemesidir. Nafaka miktarındaki değişikliğe ilişkin karar, dava tarihinden itibaren geleceğe yönelik olarak hüküm ve sonuçlarını doğurur. Taraflar, geriye dönük bir yıl için nafaka miktarında değişiklik istediklerinde, talebin başlangıç zamanı dava tarihinden geriye bir yıl olarak kabul edilir. Tedbir nafakasının artırılması, azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin usul hükümleri, nafaka talebi için açılan dava ile aynıdır; bağımsız tedbir nafakasında, usul hükümleri alt başlığında açıklanmıştır.
Çocuklar İçin Tedbir Nafakasına Hükmedilir Mi?
Anne veya babanın çocuğun bakım ve eğitim giderlerini karşılamama durumunda, çocuk için tedbir nafakası talep edilebilir.
Eş, istediği takdirde kendisi ve çocuk için birlikte veya sadece çocuk için tedbir nafakası davası açabilir. Çocuk için açılan davada, hâkim talebe bağlı olarak karar verir. Eşlerin tedbir nafakası talep etmek için haklılıklarını ispat etmeleri gerekmektedir; ancak çocuk için aynı koşul geçerli değildir. Çocuk için talep edilen tedbir nafakası davalarında, haklılık değil, çocuğun kiminle birlikte yaşadığı ve eşlerin çocuğun bakım ve giderlerine ne kadar katkıda bulunduğu önemlidir.
Anne veya babanın müşterek çocuklarına bakım borcu, kanundan doğan bir borçtur. Türk Medeni Kanunu’nun 328. maddesine göre, anne ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Eş, tedbir nafakası davasında haklılığını ispat edemese bile, davalı tarafın çocuğun bakımıyla ilgilenmediği veya çocuğun bakım ve giderlerine gerekli katkıyı yapmadığı tespit edilirse, çocuk lehine tedbir nafakasına hükmedilmelidir.
Bağımsız tedbir nafakası, çocuk ergen olana kadar talep edilebilir; ergin olan çocuk için bağımsız tedbir nafakası talep edilemez. Çocuğun eğitimi devam ediyorsa veya çocuk iş bulamamış ve kendine bakacak yeterliliğe sahip değilse, çocuk anne veya babadan yardım nafakası talep edebilir.
Çocuğun anne veya babasından bağımsız tedbir nafakası talep etme hakkı, velayet ilişkisine değil, soybağı hükümlerine dayanır. Çocuğun velayeti kendisinde olmayan anne veya baba, çocuğun bakım ve giderlerine emek veya malvarlığı ile gücü oranında katkıda bulunmak zorundadır. Anne veya babaya karşı çocuğa bakım yükümlülüklerine dayanarak açılan nafaka davası hakkında ayrıntılı bilgiler, Türk Medeni Kanunu’nun Soybağı Hükümleri kısmında yer almaktadır.
Eş aleyhine çocuk için nafakaya hükmedilebilmesi için, çocuk ile soybağının kurulmuş olması gereklidir. Çocuğun doğumuyla birlikte, anne ile doğal yoldan soybağı zaten kurulmuş olurken, baba ile soybağı, anne ile evlilik, tanıma veya hâkim kararı ile kurulur. Ayrıca, çocuk ile eşler, evlat edinme yoluyla da soybağı kurabilirler. Soybağı kurulduktan sonra, anne veya baba, çocuklarının bakım ve giderlerini karşılamakla yükümlüdür.
Çocuk lehine nafaka davası, soybağı tespit edilmeden de açılabilir. Tedbir nafakası davası açıldığında, soybağı ile ilgili uyuşmazlık varsa, hâkim soybağına ilişkin durumu bekletici mesele yapabilir. Nafaka istenen taraf ile çocuk arasında soybağı tespit edilirse, hâkim, çocuk lehine şartların varlığı durumunda nafakaya hükmetmelidir. Ancak nafaka davası sırasında davalı taraf, çocuk ile soybağının bulunmadığını iddia edebilir. Baba, davalı taraf konumunda ise ve soybağının reddine ilişkin dava açmışsa, bu durum Yargıtay kararı uyarınca, nafaka davasında bekletici mesele haline getirilmelidir.
Evlat Edinilen Çocuklar İçin Tedbir Nafakasına Hükmedilir Mi?
Çocuk lehine tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için, eşler ve çocuk arasında soybağı kurulmuş olması gerekir. Soybağı kurulması, evlat edinme yoluyla da gerçekleştirilebilir. Evlat edinme işlemiyle birlikte, çocuğun biyolojik anne ve babasına ait olan hak ve yükümlülükler, evlat edinen kişilere geçer.
Evlât edinme işlemi gerçekleştiğinde, çocuk üzerindeki velayet hakkı da evlat edinen anne ve babaya geçer. Yargıtay kararı uyarınca, evlat edinilen çocuk, kendisini evlat edinen anne/babadan doğmuş gibi hukuki statü kazanır. Velayet hakkının evlat edinenlere geçmesiyle birlikte, evlat edinen ebeveynlerin güçleri oranında çocuğa bakım borçları doğar. Bu koşulların varlığı halinde, evlat edinen ebeveynlere karşı da evlat edinilen çocuk lehine bağımsız tedbir nafakası davası açılabilir.
Evlât edinilen çocuğun bakım ve giderlerini karşılamaya yeterli gelmeyen evlat edinenlerin ekonomik durumlarına rağmen, çocuk bağımsız tedbir nafakası davası açabilir. Evlat edinme işlemi, çocuğun biyolojik anne/babasına ait olan hak ve yükümlülükleri evlat edinene geçirse de, TMK evlatlığın biyolojik ailesiyle bağını tamamen koparmamıştır. TMK’nın 500. maddesi, evlat edinilenin biyolojik ailesine mirasçılığının devam ettiğini belirtir. Yargıtay kararlarına göre, evlat edinilenin biyolojik anne/babasına karşı açılan nafaka davalarında, çocuğun biyolojik anne/babasının bakım yükümlülüğünün devam ettiğine ilişkin hüküm verilir.
Evlât edinme işlemiyle, hem biyolojik ailenin hem de evlat edinen ailenin çocuğa bakım yükümlülüğü devam eder. Koşulların varlığı halinde, evlat edinilen çocuk, her iki ailesinden de karşı bakım yükümlülüklerini yerine getirmelerini talep etme hakkına sahiptir.
Tedbir Nafakası Hakkından Feragat Edilebilir mi?
Feragat beyanı, kişinin dava taleplerinden kısmen veya tamamen vazgeçtiğini açıkladığı bir haktır. Feragat beyanı ile birlikte vazgeçilen hak açısından dava sona erer. Feragat hakkı, davanın görüldüğü mahkemeye hitaben sözlü ya da yazılı olarak tek taraflı olarak yapılan bir yenilik doğuran haktır. Feragat beyanı, mahkemeye ulaştığı anda kullanılmış sayılır ve tebliğ edilmesine gerek yoktur. Ancak, feragat beyanı dava sırasında mahkeme huzurunda gerçekleşmiş ise, yazılı hali tarafların huzurunda okunup, taraflara imzalatılmalıdır. Feragat beyanı açık olmalıdır, aksi halde hâkim beyan sahibine feragat edip etmediğini sormalıdır. Feragat beyanı ile artık aynı dava sebebiyle aynı tarafa karşı dava açmak mümkün değildir.
Doğmamış nafaka alacağından feragat edilemez. Eğer eş doğmamış nafaka alacağından vazgeçmiş ise, bu feragat geçersiz sayılmalıdır ve sonradan gerçekleştirdiği nafaka talebi kabul edilmelidir. Taraflar arasında yapılan sözleşme de geçersizdir.
Boşanma veya ayrılık davalarında tedbir nafakası isteyen nafaka alacaklısı, nafaka isteğinden feragat edebilir. Bu durumda feragat beyanı tarihi itibariyle nafaka alacağı hakkı ortadan kalkar. Feragat edilen hak için tekrar aynı nedenle aynı kişiye karşı talepte bulunulamaz. Ancak dava devam ederken hakkından vazgeçen taraf, ihtiyacı olduğunu öne sürerek tekrar geçici şekilde tedbir nafakası isteyebilir. Çocuk için istenen nafakadan feragat edilmesi halinde, çocuğun menfaati göz önünde tutularak hâkim karar vermelidir.
Dava açtıktan sonra davacı eş kendi adına nafakadan feragat ederse, hâkim tedbir nafakasına hükmetmemelidir. Ancak davacı eş, feragat sonrası bağımsız tedbir nafakasının şartlarının oluştuğunu kanıtlayarak tekrar tedbir nafakası talebinde bulunabilir. Feragat sonrası istenecek tedbir nafakasının başka bir zaman dilimi için isteniyor olması gerekir. Aksi halde, feragat edilen dönem için tekrar tedbir nafakası talebi mümkün değildir.
Yargıtay, feragat hakkının kullanılması halinde dosyanın kanun yolu incelemesine gönderilmemesi ve yerel mahkeme veya bölge adliye mahkemesi tarafından ek karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Feragat temyiz incelemesi aşamasında yapılırsa, dosya hakkında inceleme yapılmaksızın dosyanın hükmü veren mahkemeye gönderilir ve yerel mahkeme feragat hakkında ek karar verir.
Nafaka alacaklısı, açtığı nafaka davasından veya nafaka alacağına ilişkin başlatmış olduğu icra takibinden feragat etme hakkına sahiptir. İşlemiş olan nafaka alacaklarından da aynı şekilde feragat edilebilir. Ancak, henüz meydana gelmemiş, doğmamış bir nafaka alacağından feragat edilemez. Feragat işlemi, alacaklı tarafından yazılı olarak veya duruşma sırasında beyan edilerek yapılabilir. Feragat edilmesi halinde, alacaklı artık nafaka alacağı talep edemez.
Nafaka alacaklısının feragat etmesi, nafaka borçlusunun borç yükümlülüğünü sona erdirmez. Nafaka borçlusunun ödeme yükümlülüğü devam eder ve feragat edilmiş olsa bile, daha önceki dönemler için işlemiş olan nafaka borçları ödenmelidir.
Sonuç olarak, nafaka davası sırasında nafakadan feragat etmek mümkündür ancak bu durumda dikkatli olunmalıdır. Feragat işlemi, nafaka borçlusunun ödeme yükümlülüğünü sona erdirmez ve daha önceki dönemler için işlemiş olan nafaka borçları ödenmelidir. Ayrıca, feragat sonrası bağımsız tedbir nafakası talebinde bulunmak mümkündür ancak bunun için şartların oluşması gerekmektedir.
Tedbir Nafakası Nasıl Ödenir?
Evlilik birliği giderlerine yapılacak parasal katkının ödenme şekli hakkında TMK’da bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak nafaka ödemeleriyle ilgili olarak TMK’nın 176. maddesine göre, irat biçiminde veya toptan şekilde ödeme yapılabilir. Nafakanın ödeme şekli, somut olayın özelliklerine göre hâkimin takdirine bırakılmıştır. Uygulamada, nafaka ödemelerinin genellikle ayda bir kez irat biçiminde yapılmasına karar verildiği görülmektedir. Davacının ödeme şekliyle ilgili bir talebi yoksa, hâkim taraflar hakkında yapacağı sosyal ve ekonomik durum araştırması sonucunda karar vermelidir.
Tedbir nafakası ödeme şekli hakkında kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, tedbir nafakası borcu somut uyuşmazlığın özelliklerine göre irat biçiminde veya toptan ödeme şeklinde gerçekleştirilebilir.
Gelecek yıllara ilişkin bağımsız tedbir nafakası miktarının belirlenmesi hakkında TMK’da bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, TMK’nın 176. maddesinin dördüncü fıkrasına yapılan atıfla, gelecek yıllara ilişkin miktarın belirlenmesine hâkim tarafından karar verilebilmektedir. Bununla birlikte, Yargıtay kararlarına göre, hâkimin gelecek yıllara ilişkin nafaka miktarı hakkında karar verebilmesi için davacı tarafın talebinin varlığı şarttır.
Tedbir nafakasının gelecek yıllara ilişkin artış miktarı ile ilgili olarak Yargıtay kararları arasında farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı kararlarda artış miktarının belirlenebileceği savunulurken, TMK m.196 ve m.197’de artış miktarına ilişkin bir düzenleme olmadığı için karar verilemeyeceği görüşü de bulunmaktadır.
Nafakanın toptan ödenmesine ilişkin talep halinde, hâkim tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını araştırmakla yükümlüdür. Nafaka miktarı belirlenirken, hakkaniyet ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır ve nafaka yükümlüsünün fakirleştirilmemesi esas alınmalıdır.
Tedbir Nafakasında Zamanaşımı
İlama yani mahkeme kararına bağlı alacaklar, İİK’nun 39. maddesinin birinci fıkrasına göre, son işlemin yapılmasının üzerinden on sene geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Fakat nafakaya ilişkin ilamlarda durum daha farklıdır. Nafaka alacağının zaman geçtikçe borçlu zimmetinde gerçekleşmesi sebebi ile nafaka ilamına dayanılarak başlatılan takiplerde, takip tarihinden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağı zamanaşımına uğramaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının kanunda belirtilen süreler içinde talep edilmemesi durumunda, alacak hakkının dava yoluyla istenebilmesi niteliğinin ortadan kalkmasıdır. HMK’ya göre, zamanaşımı itirazı, taraflar tarafından ileri sürülmedikçe hâkim tarafından dikkate alınmaz. Nafaka davalarında basit yargılama usulü uygulandığı için zamanaşımı itirazı, cevap dilekçesi sunulana kadar yapılmalıdır. Basit yargılama usulüne tâbi olan davalarda, tarafların tek dilekçe verme hakları bulunmaktadır ve bu sebeple zamanaşımı itirazı, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde yapılmalıdır. Ancak tedbir nafakası, evlilik birliği devam ettiği sürece ihtiyaç halinde her zaman istenebileceği için tedbir nafakası alacağına ilişkin taleplerde dava zamanaşımı bulunmamaktadır.
Nafaka alacaklısı, ilam ya da ilam sayılan belge dışında anlaşma veya başka bir nedenle tedbir nafakası alacağına hak kazanmışsa, nafaka alacağı dönemsel edim olan nafaka alacaklarına ilişkin beş senelik zamanaşımına tâbidir. Ancak tedbir nafakası alacağına ilam ya da ilam niteliğinde bir belgeyle hak kazanılmışsa, nafaka alacakları alacaklara ilişkin on yıllık genel zamanaşımına tâbi tutulmuştur. Özel düzenleme varsa, nafaka alacağına ilişkin zamanaşımına özel düzenlemenin uygulanması gerekmektedir.
İlama bağlı alacaklar, İİK’nın 39. maddesine göre son işlemin yapılmasının üzerinden on sene geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Ancak nafakaya ilişkin ilamlar için durum farklıdır. Nafaka alacağı, zaman geçtikçe borçlu zimmetinde gerçekleştiği için, nafaka ilamına dayanılarak başlatılan takiplerde, takip tarihinden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağı zamanaşımına uğramaktadır.
Tedbir Nafakası Ne Zaman Sona Erer?
Bağımsız tedbir nafakası alacağı, eşlerden birinin ölmesiyle kendiliğinden sona erer. Nafaka alacaklısı veya yükümlüsü hakkında TMK’nın 31. maddesine göre, ölüm veya gaiplik kararı verilmişse, nafaka alacağı da kendiliğinden sona erer. Ölüm karinesinde, kişinin ölümüne kesin gözüyle bakılan haller aranır. TMK m.31’de sayılan hallerin varlığında, kişi ölmüş kabul edilerek nüfus kütüğüne ölü kaydı düşülür. Gaiplik kararında ise kişilik, hâkim kararı ile son bulur ve nüfus kütüğüne ölü kaydı düşülür. Bu durumlarda, nüfus kütüğüne ölü kaydı düşülmesiyle nafaka alacağı hakkı ortadan kalkar.
Eşler arasında nafaka yükümlülüğü devam ederken, aynı zamanda mevcut bir boşanma davası da varsa, hâkim eşlerin boşanmasına karar verdiğinde ve boşanma kararı kesinleştiğinde, nafaka alacağı da sona erer. Nafaka ödenmesine hükmedilirken, ödemelerin belli bir süreyle sınırlandırılması durumunda, süre bitiminde nafaka alacak hakkı da kendiliğinden sona erer.
Nafaka alacaklısı tarafından davadan feragat edilmesi veya nafaka yükümlüsü tarafından sonradan açılan nafakanın kaldırılması davasının kabul edilmesi gibi durumlarda da nafaka alacağı sona erer. Ancak, ayrı yaşayan eşlerin sadece deneme amaçlı bir araya gelmesi durumunda, eş lehine hükmedilen tedbir nafakası sona erdirilmemelidir.
Tedbir nafakası, çocuğun ergin olmasıyla son bulur. TMK’nın 328. maddesine göre, anne/babanın çocuğa bakım borcu, çocuk ergin olana kadar devam eder.
Çocuk, ergin olduktan sonra hala anne/babanın bakımına ihtiyaç duyuyorsa, artık tedbir nafakası değil, anne/babaya karşı yardım nafakası talebinde bulunmalıdır. Ayrıca, çocuğun ergin olmasının yanı sıra tarafların ölümüyle de nafaka alacağı kendiliğinden sona erer.
Tedbir Nafakası Hakkında Sık Sorulan Sorular
Boşanma aşamasında tedbir nafakası süreci ile ilgili merak edilen ve sık sorulan sorulara göz atabilirsiniz. Nafaka davası süreci karmaşık ve duygusal olabileceği için, bu tür soruların yanıtlarını bilmek, süreçle ilgili bilinçli kararlar almanıza katkı sağlayacaktır.
Faiz alacağı, asıl alacağa bağlı olan fer’i bir alacaktır. Asıl alacağın ortadan kalkması ile birlikte faiz alacağı da son bulur. Tedbir nafakası alacağı, dava tarihi itibariyle muayyen ve muaccel değildir. Nafaka alacağına hükmedilmesi, dava sürecinde hâkimin yapacağı araştırma sonucu mevcut şartların varlığı değerlendirilerek gerçekleşir.
Tedbir nafakası alacaklısı, dava tarihi itibariyle nafaka alacağının faizine hükmedilmesini talep edebilir. Ancak nafaka alacağı, hükümle birlikte doğduğu için faize ancak karar tarihi itibariyle hükmedilebilir.
Tedbir nafakası, hâkim kararı ile muayyen ve muaccel olan bir borçtur. Dava tarihinde sadece ileri sürülmüş bir talep olan nafaka, hâkim kararı ile ödenebilir hale gelir. Tedbir nafakası borcu, hâkim kararı ile doğan bir borç olduğu için karar öncesi nafakanın muayyen ve muaccel olmaması nedeniyle, dava tarihi itibariyle nafaka alacağına faiz işletilemez.
Ancak hâkim kararından sonra ödenmeyen nafakalar için faiz istenebilir. Nafaka borçlusu, temerrüde düşürülme tarihinden itibaren faiziyle birlikte nafaka talep edilebilir.
Nafakanın haczedilemezlik durumu iki şekilde ele alınmaktadır. Taraflar arasında yapılan bir anlaşma sonucu oluşan nafaka alacakları, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 83. maddesi uyarınca kısmen haczedilebilir. Ancak, nafakanın kısmen haczi ne anlama geldiği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 71. maddesinde açıklanmıştır.
Bir mahkeme kararı sonucu verilen nafaka alacakları, başka bir kişiye devredilemeyeceği için haczedilemez. Ayrıca, tedbir nafakası olarak verilen alacakların da haczi yasaktır çünkü bu alacaklar mağdur tarafın geçimini sağlamak amacıyla verilmiştir.
Birikmiş nafaka alacaklarına da haciz işlemi uygulanamaz çünkü nafaka, kişinin yaşamını sürdürebilmesi için verilen bir para olduğu için, nafaka alacaklısının istediği zaman birikmiş nafaka alacağına ulaşabilmesi gerektiği yönünde Yargıtay kararları bulunmaktadır. Yargıtay, birikmiş nafaka alacaklarının alelade alacak niteliği kazanamayacağına da vurgu yaparak, bu alacakların üzerine haciz konulamayacağına karar vermiştir (Yargıtay 12. HD., Esas No: 2018/4928, Karar No: 2019/242, Tarih: 15.01.2019).
Bağımsız tedbir nafakası davalarında hâkim, kusur araştırması yapmaz. Boşanma davalarında, fer’i nitelikte olan yoksulluk nafakası ve maddî/manevî tazminat taleplerinde, davanın taraflarının kusur durumu önem taşır. Ancak bağımsız tedbir nafakası davasında, nafaka talep eden eşin nafaka talebinin haklı olup olmadığı araştırılır. Nafaka talep eden eş, ayrı yaşamayı tercih etmişse, ayrı yaşamasına neden olan olayları mahkeme huzurunda kanıtlamalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bir kararında, ayrı yaşayan ve tedbir nafakası talep eden davacının tanık olarak iki çocuğunu dinletemediğini ve çocukların ifadelerinin davacının iddialarına ilişkin olmadığını belirtmiştir (Yargıtay H.G.K., Esas No: 2017/3-1534, Karar No: 2019/1148, Tarih: 7.11.2019). H.G.K., dosya kapsamında dinlenen tanıkların ifadelerinin görgüye dayalı olmadığını, davacının iddialarını ve ayrı yaşamakta haklılığını ispat edememesi nedeniyle tedbir nafakasına hükmedilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Nafaka istemi, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan herkes tarafından talep edilemez. Tedbir nafakası davalarında, davacı sıfatına sahip olabilecek kişiler TMK’da belirtilmiştir. Eşler, ayırt etme gücüne sahip olmayan eşe atanan vasi, ayırt etme gücü olmayan küçük için atanacak kayyım ya da vasi, çocukla fiilen beraber yaşayan eş de çocuk adına davacı sıfatına sahip olabilir.
Anne veya babanın çocuk adına dava açması halinde, çocuk için kayyım atanması gerekmez. Tedbir nafakası, nafaka yükümlüsü tarafından ödenmezse, çocuk icra takibini kendisi yapabilir. Davalı sıfatına sahip olacak kişiler de TMK’da sınırlı olarak belirtilmiştir. Eş, küçüğe bakmayan anne veya baba, anne/babanın iflas etmesi halinde iflas dairesi davalı sıfatına sahiptir.
Geçici önlem niteliğindeki tedbir nafakasında, bağımsız tedbir nafakası davasından farklı olarak ayrı bir harç ödenmesi gerekmez. Taraflar sadece boşanma veya ayrılık davasının açılabilmesi için gereken harçları ödemekle yükümlüdür.
Boşanma veya ayrılık davalarında, eş lehine takdir edilen tedbir nafakası miktarı üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmez. Avukatlık Asgari Ücret tarifesinde yargılama yılına ilişkin belirlenen maktu vekâlet ücretine karar verilmesi gerekir.
Bağımsız olarak açılan nafaka davaları harca tabidir. Tedbir nafakası davalarında harç, talep edilen nafaka miktarının bir yıllık tutarı üzerinden nispi olarak hesaplanır. Dava dosyasının davacı tarafından takip edilmemesi üzerine işlemden kaldırılması halinde, davacı taraf bir ay içinde yenileme talebinde bulunmazsa HMK’nın 150. maddesinin dördüncü fıkrasına göre yeniden harç yatırılması gerekir.
Aile mahkemesinden istenen tedbirler ayrı ayrı harçlandırılır. Örneğin, tedbir nafakası talebiyle birlikte davalının tasarrufunun da sınırlandırılması talep edilirse, her iki talep için ayrı ayrı harç ödenmelidir.
Yargılama giderleri, HMK’nın 326. maddesinin birinci fıkrasına göre, kural olarak aleyhine hüküm kurulan tarafa yükletilir. Eğer görülen davada her iki taraf da kısmen haklılığını ispat etmişse, HMK’nın 326. maddesinin ikinci fıkrasına göre yargılama giderleri, tarafların haklılık oranlarına göre taraflara yükletilir. Birden fazla kişiye karşı aleyhine hüküm kurulan durumlarda, hakim yargılama giderlerini taraflar arasında paylaştırabilir veya müteselsil olarak ödenmesine karar verebilir.
Vekil ile temsil edilen taraf lehine davanın sonuçlanması halinde, vekâlet ücretine hükmedilir. Hükmedilecek vekâlet ücreti nisbi olarak hesaplanır ve hükmedilen nafaka miktarının bir yıllık tutarı üzerinden vekâlet ücreti hesaplaması yapılır. Vekâlet ücreti, Avukatlık Asgari Ücret tarifesinde belirtilen miktardan az ya da tarifede yazılı miktarın üç katından fazla olamaz. Ancak, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 9. maddesinde kısmen reddedilen nafaka davaları için vekâlet ücretine hükmedilmeyeceği belirtilir. Ancak, nafaka davasının tamamı reddedilirse, davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilebilir.
Geçici tedbir nafakası davalarında görevli ve yetkili mahkeme, boşanma veya ayrılık davalarının görüldüğü aile mahkemesidir. Dava devam ederken hükmedilen tedbir nafakasının tahsili ve itirazlara ilişkin iptal davalarında da görevli mahkeme yine aile mahkemesidir.
Tedbir nafakası davalarında görevli mahkeme, eşlerin yerleşim yerindeki aile mahkemesidir. Ancak eşlerin yerleşim yerinde aile mahkemesi bulunmuyorsa, Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 2. maddesinin ikinci fıkrasına göre tedbir nafakası davası, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmalıdır.
Yetkili mahkeme ise eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir. Eşlerin yerleşim yerleri farklıysa ve her iki eş de kendileri için tedbir nafakası istemi yapıyorsa, TMK’nın 201. maddesinin ikinci fıkrasına göre yetkili mahkeme, ilk istemi yapan eşin yerleşim yeri mahkemesidir.
Tedbir nafakası davalarında, HMK’nın 316. maddesine göre basit yargılama usulü uygulanır. Eşlerden birinin yetki itirazı varsa, bu itirazın ilk oturuma kadar yapılması gerekir. Nafaka alacağına ilişkin menfi tespit davalarında da görevli mahkeme yine aile mahkemesidir.
HMK’nın 103. maddesine göre, adli tatil de dahil olmak üzere tedbir nafakası davaları her zaman açılabilir ve açılmış olan davaların yargılaması adli tatilde de devam eder. Adli tatilde görülen davalarda istinaf ve temyiz süresi de işler.
Adli tatilde görülecek işler arasında, HMK’nın 103. maddesi uyarınca boşanma veya ayrılık davaları yer almaz. Adli tatil süresince boşanma davası açılmasına yasak olmamakla birlikte, açılan davaya ilişkin süreler adli tatilde işlemez.
Görülmekte olan davada ıslah hakkı, HMK’nın 177. maddesinin birinci fıkrasına göre, tahkikatın sona ermesine kadar kullanılabilir. Yargıtay’ın bozma kararından veya istinaf mahkemesinin kaldırma kararından sonra yerel mahkemenin tahkikata ilişkin işlem yapması halinde, ıslah hakkı bu aşamada da kullanılabilir. Ancak, dikkat edilmesi gereken husus, Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikat yapılmıyorsa veya yerel mahkeme bozma kararına uyduysa, artık bu hallerde ıslah hakkının kullanılmasının mümkün olmadığıdır.
Islah hakkı sadece bir kez kullanılabilir. Bağımsız tedbir nafakası davasında, talep konusunun miktarına ilişkin ıslah yapılmış ve artış söz konusu ise, ıslah talebinde bulunan tarafa eksik harcın tamamlattırılması gerekir.
Nafaka alacakları, Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesi gereği “ülke parası” olarak ödenir. Ancak taraflar aralarında anlaşarak nafaka alacağının yabancı para cinsinden ödenmesini kararlaştırabilirler. Ancak bu durum, nafaka borçlusunun kabulü olmadan tek taraflı talep edilemez. Tedbir nafakası alacağına ilişkin hâkim, tarafların yabancı para cinsinde anlaşmaları olmadığı durumlarda re’sen tedbir nafakasının yabancı para cinsinden ödenmesine karar veremez.
İcra takipleri sırasında da, aksi bir anlaşma olmadığı sürece nafaka alacağı Türk parası olarak gösterilmelidir. Yabancı para olarak hükmedilen nafakalara ilişkin icra takipleri yapılırken, nafakanın hangi tarihteki kur üzerinden hesaplanacağı ve faiz oranının da belirtilmesi gerekmektedir.
Yargıtay, tarafların boşanma sonrası nafaka miktarına ilişkin serbest iradeleriyle anlaşma yapabileceklerini belirtmiştir. Ayrıca, taraflar nafaka alacağının yabancı para olarak ödenmesi konusunda da anlaşma yapabilirler. Ancak bu anlaşmanın kesinlik kazanabilmesi için hâkim onayına bağlı olduğu unutulmamalıdır.
Nafaka alacağı, kanundan doğan bir borç olmakla birlikte kişiye bağlı bir haktır. Bu nedenle, nafaka alacağı devredilemez ve mirasçılara da geçmez. Yargıtay’ın (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, Esas No: 2016/9952, Karar No: 2018/2354, Tarih: 13.3.2018) kararında da belirtildiği gibi, kişiye ait nafaka borcu şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan, mirasçılara geçmez, kullanılmadığı takdirde sona erer.
Tedbir nafakası alacağı, kişinin asgari yaşam standartlarını sürdürebilmesi için düzenlenmektedir. Eşler, evlilik birliği içinde birbirlerinin geçimlerini sağlamakla yükümlüdür ve nafaka ödeyerek bu yükümlülüklerini yerine getirirler. Bu nedenle, nafaka alacağının başkasına temlik edilmesi, nafakanın ödenme amacıyla bağdaşmamaktadır.
Ancak, nafaka alacaklısı ve nafaka yükümlüsü arasında karşılıklı anlaşma sonucu tedbir nafakası alacağının temliki mümkün olabilmektedir. Birikmiş nafaka alacaklarında ise temlikle ilgili bir kısıtlama bulunmamaktadır. Bu durumda, tedbir nafakası alacağı, borçlunun rızası aranmaksızın üçüncü kişiye devredilebilmektedir. Ancak, bu durumda da nafakanın ödenme amacının gözetilmesi gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 139. maddesine göre, iki kişi arasında karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimler borçlu olunması halinde, her iki borç muaccelse alacak ve borç takası yapılabilir. Ancak nafaka alacakları için durum farklıdır. Nafaka alacakları, nafaka alacaklısının yaşamını devam ettirebilmesi adına asgari düzeyde ihtiyaçlarını gidermesi için ödenir ve kural olarak takas mümkün değildir. Tedbir nafakası alacakları için de aynı kural geçerlidir. Ancak TBK’nın 144. maddesi, tedbir nafakası alacağı için nafaka alacaklısının rızasının varlığı halinde takas işleminin mümkün olduğunu belirtir.
Yargıtay’ın (Yargıtay 8. HD., Esas No: 2016/8207, Karar No: 2016/11283, Tarih: 27.06.2016) kararında da nafaka alacaklarının takas işlemine tâbi tutulabilmesi için alacaklının rızasının gerektiği belirtilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, nafaka alacaklısının takas işlemine ilişkin verdiği kabul kararının usule aykırı olmadığı hüküm altına alınmıştır.
Nafaka alacağı, kişiye bağlı bir hak olduğu için mirasçılara geçmez. Bu nedenle, nafaka alacaklısı ya da nafaka yükümlüsünden birinin ölümü ile birlikte nafaka alacağı hakkı da son bulur. Ancak devam eden bir nafaka davası varsa, nafaka alacaklısının ölümü durumunda, mirasçılar lehine nafaka yükümlüsüne karşı dava devam ettirilebilir.
Tedbir nafakası da genel kural olarak tarafların ölümü ile sona erer. Ancak nafaka talep dava şekline dönüştüğünde, nafaka hakkı malvarlığı hakkına dönüşür ve ilgili herkes tarafından ileri sürülebilir hale gelir. Bu durumda, nafaka hakkı ölümle birlikte murisin terekesinin içine dahil olur ve terekenin tamamı ile birlikte mirasçılara geçer. Mirasçılar, açılmış olan nafaka davasının devamına dahil olsalar bile, nafakayı davanın açılış tarihi ile murisin öldüğü gün arasındaki süreyle sınırlı olarak talep edebilirler.
Açılmış tedbir nafakası davası olmadan nafaka yükümlüsünün ölmesi durumunda, yükümlülük mirasçılara geçmez ve borç sona erer. Ancak nafaka alacaklısının açtığı nafaka davası devam ederken nafaka yükümlüsünün ölmesi durumunda, nafaka hakkı şahsi hak olmaktan çıkarak malvarlığı hakkına dönüşür ve ölenin terekesinde borç olarak yerini alır. Bu nedenle, nafaka alacaklısı davasını nafaka yükümlüsünün mirasçılarına karşı yöneltebilir. Bu durumda, tedbir nafakasına, davanın açılış tarihi ile nafaka yükümlüsünün ölümü arasındaki tarihler esas alınarak hükmedilmesi gereklidir. Hâkim tarafından hükmedilen nafakalarda, nafaka alacaklısının veya nafaka yükümlüsünün ölüm anına kadar ödenmeyerek biriken nafaka alacakları veya borçları da mirasçılara geçer.
Rehin hakkı, borçlu tarafından teminat olarak gösterilen taşınır ya da taşınmaz mallar üzerinde tesis edilen bir ayni hak olup, alacaklıya alacağını tahsil etme imkanı verir. Rehin hakkı, alacağın varlığı süresince devam eder ve alacak ortadan kalktığında sona erer. Ancak, rehin hakkı sahibi sadece üzerinde rehin tesis edilen şeyi paraya çevirme hakkına sahiptir. Rehin hakkı, sınırlı bir ayni hak olarak tanımlanır.
Rehin tesis edilebilmesi için, malın temliki mümkün olmalıdır. Ancak, nafaka alacağı temliki mümkün olmayan bir alacak hakkı olduğu için üzerine rehin tesis edilemez. Aynı şekilde, tedbir nafakası alacağı da temliki mümkün olmadığından üzerine rehin tesis edilemez. Ancak, hâkim tarafından verilen karar sonucu doğan birikmiş nafaka alacakları malvarlığına dönüştüğünde temliki mümkün hale gelir ve üzerine rehin tesis edilebilir hale gelir.
Boşanma veya ayrılık davalarında, nihai hüküm verildikten sonra tavzih yoluyla hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, nihai hüküm öncesinde tedbir nafakasına hükmedilmediyse, sonradan eş lehine tedbir nafakasına hükmedilemez.
Yargıtay, bu konuda verdiği bir kararda, yargılamanın sona ermesi ve kararın verilmesinden sonra hükmedilmemiş tedbir nafakasına sonradan tavzih yoluyla hükmedilemeyeceğini belirtmiştir.
Tedbir Nafakası Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay emsal kararları, boşanma sürecinde tedbir nafakasının nasıl uygulanacağına dair somut örnekler sunduğundan değerli bir kaynak niteliğindedir. Bu emsal kararlar, boşanma sürecinde alınması gereken adımları ve dikkat edilmesi gereken noktaları daha iyi anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.
Davalı kadın, kendisi ve ortak çocuk Betül lehine tedbir nafakası hükmedilmemesini istinaf ve temyiz kanun yolu başvurularına konu yapmıştır. Dosyadaki sosyal ve ekonomik durum araştırmasına göre, kadının işi ve geliri bulunmamaktadır. Kadın, dava dilekçesinde ortak çocuğun masraflarını karşılamakta güçlük çektiğini belirtmiştir. Bölge adliye mahkemesi kararında kadının tedbir nafakası talebi bulunmadığı belirtilmiş olsa da, boşanma veya ayrılık davası açıldığında hakim, davanın devamı süresince, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re’sen) almak zorundadır (TMK m.169). Bu nedenle, Türk Medeni Kanunu’nun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın ve ortak çocuk yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır ve bozmayı gerektirmektedir.
Tarafların karşılıklı açtıkları boşanma davalarının ilk derece mahkemesince kabul edilerek, davacı-karşı davalı kadın yararına boşanmanın ferilerine ve ziynet alacağı davasının kabulüne hükmedilmiştir. Bölge adliye mahkemesince, tarafların istinaf talepleri kabul edilerek, ziynet alacağına yönelik olarak tekrar hüküm kurulmuş, diğer istinaf talepleri ise esastan reddedilmiştir. Ancak, davacı-karşı davalı kadının temyizi üzerine, Dairemizin 16.12.2020 tarihli ilamı ile davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası, ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu gerekçesi ile bozulmuş, diğer yönlerden ise onanmıştır. Bu bozma kapsamı dışında kalan tedbir nafakaları yönünden, davalı-karşı davacı erkek yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Ancak, mahkemece davalı-karşı davacı erkek yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmeksizin, davacı-karşı davalı kadın ve ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir nafakalarının da artırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenle, kararın bu kısmının da bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, takibe konu ilamda, TMK’nun 197. maddesi uyarınca ayrı yaşamakta haklılık nedeninden kaynaklanan bağımsız tedbir nafakası davası kabul edilerek tedbir nafakasına hükmedilmiştir. Ancak, bu ilam TMK’nun 169. maddesi gereğince verilmiş tedbir niteliği taşımadığı için, anılan ilamdaki tedbir nafakasının boşanma ilamının kesinleşmesi ile yoksulluk nafakasına dönüşmesi söz konusu değildir. Ayrıca, boşanma ilamının kesinleşmesi, tedbir nafakasına ilişkin anılan ilamı ortadan kaldırmaz.
Bu nedenle, takibe konu edilen alacak, TMK’nun 197. maddesine göre ayrı yaşamakta haklılık nedenine dayanan tedbir nafakasına ilişkindir ve bu nafakanın reddine ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesine kadar borçlunun nafaka ödeme yükümlülüğü devam etmektedir. Ancak, anılan kararın kesinleştiği tarih itibariyle borçlunun ödeme yükümlülüğünün sona erdiği kabul edilmelidir.